ÖTE
öte bir soteydi saklandığım ücralar
icar icar, vurgunlar sapağına çıkan yollar.. naçardım ,bir vakit ki kaçardım köşe bucak söyleyin ona, ben; daha çok hırpalandım bu savaştan artık ırgalamaz beni göz yaşları, dökülse; baran baran... tut ki, doğranmadım ince kıyım; dilim dilim,bölük pörçük tut ki, uğramadım saldırılara; pare pare, olmadım yerle yeksan varsayalım ki ,seni görmedim ve sararıp solmadım ;hiç hem de hiç dökülen her sitemime, laf-ı güzaf desin ve çekilip gitsin.... insanoğlu işte, olmazlar hep cazip gelmiştir; öteden beri evet; ötelenmişti mümkünat hırpalanmıştı insanlık.. ihtirasa giydirildi hep, sevda ve sevgi kıyafetleri gücün yetmiyorsa el çırparak alkışlamaksa; alışkanlık... ömür dediğin ,üç beş dakikalık serüven elinde tutsaklık; bir öpücüğe ipotek verilmiş yıllar; sonrası unutkanlık... öyle ki, çok büyük amaçlar edinip hayatı yaşamışsın dolu dizgin öyle ki, kadirşinas biri olarak nam salmışsın ve hep sarılmışsın!.. deseler ki hakkaten öyle ama hakkını da yeme, asla ummam deseler ki, uçuyor ermişliğinden; bir ipine dahi tutunmam.... son töreni hazin olur insanın; bu uğurlanış öyle böyle değil gelirken ne getirdin ki giderken ne beklenilir ... öte bir his var ki, kaygıdan da öte; yakalanırsın her seferinde bilirsin ki ,zaman sonra; seni ancak börtü böcek kucaklayacak bilirsin ki, kucaktan kucağa geçen ömür; hiç kayda değer olmayacak... dost acı söyler, hiç lafı eğip bükmemi bekleme benden; arkadaş! vefa kadar güzel katık olur mu ,nefes aldıracak, aynı zamanda; söyle ona, en güzel vefa kıyafetine bürünse; yine de değil umrumda... bu gün günlerden yarertesi; varsın yarın da yarin olsun! bana her günü bayram ilan etmiş kader, kalanı onun olsun... ister tut ister tutma ,hayrını da bağışladım gidişine; ey eksiketek! bütün yasalar; kemer olsa belinde, o kemer bile eskiyecek... |