KUĞU SESİ!
Bütün soru yumağını kentlere sakladı siyah topuklarım
Penceremden penceresine düşleri taşıyan trene bindim Dökülmüş beynimi toparladım sarkarken kendimi Ülke-siz-im kuyruğundan sürüklenen palyaço çocuğum ben Satılığa çıkarılmış düş peşindeyim (düş peşime) Hüzünlü elmaslardan kuğularım var göl kanarında yüzen Su sesi kulağıma okyanustan akan duyuyor musun-uz? Üşüyorum yüreğimi saklayarak kimse görmeden Aynadan saçlarımı tara ne olur dökülmesin kızılboyam O zaman kim bana monolog gülüşler satar unuttun mu? Kuğu sesi duyuyorum yüzü yüzüme değen ölü zambakların Yıldızlara sesleniyorum kayın, kayın bu gece düşlerimden Önce sen gidiyorsun elimden kayan elin bırakıyor sonra beni Küllerimi egeye atın o dipsiz maviliğe küsersem eğer Bu akşam kuğuların ölüm öncesini dinliyorum soğuk pencereden Havada kar var soğuk üşütüyor bedenimi Parmaklarım uyuştu yazmaktan yılmadan yazacağım! Kapıma bir misafir minicik yavru kedi Yazmaya ara vermeden izliyorum titriyor sütü içerken Üşümese gelmezdi haylaz buldu sıcak kalbin sahibini Ben bir kuğuyum minik kedi ne zaman öleceğimi bilmeden gir içeri ........ Ve öldü kuğu öncesi kadın… Üzgündü kedi bir isimi bile yok kimlik edinmeden Uçup gitti kalbi (uzak) ülkesine kadın… Kuğularda ölür bir gün unuttun mu kedi? |