GÜLLERLE AŞKGül’ün yüzüne sürülen aşktı her renk benim kapımın önüne konan nedense kırmızıydı en kanlısından kader deyip geçtim o yüzden kader neydi ki sahi? Halbuki ne çok severdim beyazı koparmaya kıyamaz dokunursam kirlenecek korkusuyla uzaktan seyrederdim nazenin bakışlarını bir seyirci gibi bakmak mıydı yoksa benim kaderim kimbilir.... Ne yazık... Ömürleri kısa olan her sevda gibi erkenden kirlenir di yağan yağmurların ardından sonbaharın haşin parmakları benden evvel davranırdı her zaman karartmaya ve gün güneşi kıskandığından mı ne . sonbaharın yüzünü gelmeden başlardı sarartmaya. Dosttan düşmandan dinlemiştim Mavi gül var mıydı gerçekten? Ben hiç görmedim. Yasak bahçelerde yeşerir en çok dediler zengin yüreklerde babil’in asma bahçeleriymiş zamansız açarmış bazen ve korumazsan zamansız da solarmış görmedim.. Bilmiyorum Benim yüreğim hiç babil’in bahçesi olmadı ki hep soluk dururdu gündüz ışığında karanlıkta görmesini bilenler dışında göremezdi kimse gece perdesini aralamayınca.... Belki de çok fakirdim ben hiç bir yokluğu yok saymamam bu yüzden varlığını bilmediğim zenginliği yok saymak neyime o mutlu yüreklerde ışıldarmış gök kuşağı altında hiç sahip olamadım hiç bilemeyişim o yüzdendi belki de gökkuşağının altından geçemedim ki hiç... Dedim ya en çok kırmızıydı payıma düşen bakınca beni kendimden geçiren elime batan dikenleriyle acı türkü tadında şiirler yazdıran hece hece gönül sayfama damlayan kan kırmızısı aşk. Rengarenk olmalıydı aslında gelinliğim bu kadar renklere aşıkken tek renk anlatmazdı içimin karmaşasını en çok beyaz ve mavi olmalıydı belimde kuşağıysa kan kırmızı güller. Ayvazım DENİZ |
dua ile