GERÇEKLER SAMİMİYETSİZ
Bazen gün batımına benzer hayat, güneşin mor rengi kor ateş yürekler,
Gecenin kasvetli karanlığı sarmalar imkansız sanılan sevdaları Yer yüzü ürkütücü, hayatlar talan, umutların paramparça olduğu bir an, Yaşamın ince çizgisi denen öte yanını anımsatır çığ düşmüş mahrur bedenlere… Varamaz elin ayrılığa,çırpınır gecenin karanlığına hapsedilen yürek, Sevdasını aramaya başlar, gökyüzünde parlayan yıldız uzaklığında… Umutlarını iliştirdiği beyaz güvercin kanadı, Karanlığın korkulu rüyası ayın şavkında parlayacak umudunu taşır yüreğinde… Kaybolmasından korkar insan, çoban yıldızına sakladığı umutlarının süslü sevdası, İhanetini hisseder karanlığın ensesinde, gafil avlanan özgürlüğü, gasp edilen yarınlarını.. Kapatıp gözlerini derin bir gelecek uykusuna dalmak gelir içinden bir an insanın, Sabahın ışıklarını elinde bir demet umutla karşılama özlemiyle irkilir mahrur beden Kaybolan güzelliklerini aramaya başlar bir “simyacı”edasıyla gün ışığında hayatın, Saklar umutlarını yüreğinin derinliklerine, kurtlar sofrasına ikram olmasından korkarcasına, Değer pazarında buluverir ansızın geleceğini, gizleyemediği tüm şaşkınlığıyla, Sevdalar talan, hayatlar haraç-mezat, yüreklerde oniki şiddetinde depremle sarsılan aşklar… Gecenin karanlığına sakladığı umutları sevdalarıyla yitik çoban yıldızı, Teslim etmiş heybetini karanlığın sonsuzluğuna, ay görünmez,dünya zindan… İşte; düşünmenin hiç olduğu bir an, dil peltek, ben suskun,yar imkansız, kötüye gebe zaman. Uyanmak ister bir an insan, yaşadıklarının rüya olmasını arzular… Oysa gerçekler samimiyetsiz…. KOÇAK 01.01.2008 |
tebrikler selamlar