Su kadar koyu Kurşun kadar berrak
Bilirim kıydılar tertemiz ve lekesiz aşkına
Hor görüp kötü baktılar o masum düşüne Doğan güneş ile kar yağdırdılar dertli başına Zehir kattılar yüreğini katık edip pişirdiğin aşına Lakin gönül hala senin kirlenmemiş özümüz Bırakma sevgiyi doldur gözlere, gülsün yüzümüz Yansada canımız, aşk ile olsun bizim son sözümüz Bahar olur işte o zaman şu sessiz ve soğuk güzümüz Yıkılsın bırak düşlerin görüyor işte gerçeği gözlerin Kalmasın hiçbiri umutların, uzanıyor hedefe hala ellerin Kapansın çıkmasın yolların, tutuyor çelik gibi yine dizlerin Meyuslar unutsun çarpıştığın cenkleri duruyor silinmez izlerin Gözünle gördün işte gerçeği, haklısın gizlenmiş Ellerin boş ama yükün ağır, şimdiden perçinlenmiş Atsızın dediği gibi sonu yoktur yolların sıra sıra dizilmiş Düşkünleri bırak, destanların yeni nesillerde hep dillenmiş Doğrul haydi tuğ kaldır göklerden arşa ulu kağanla Ver sırtını dost bil, bu hengamede yüreği sağ kalanla Git kurul şehadetin kutlu sofrasına, 40 adamı ve yiğit kürşatla Nabzın zaman olsun attıkça vakit dolsun, turana dal mübarek kanınla aCc |