ŞEHİR
neydi getiren
onca karmaşayı diz dize mutluyduk halbuki kendi yağımızla kavrulurken biz bize... ne ötede yerimiz var bundan böyle ne de beride saklanacak yer kendimizden... bir adım sonraki kaçış ;yar bir adım geri gitsen anan ağlar... her yağacak yağmurda alevler sıçrayacak ruhunun paçalarına aldığın nefes seni boğacak bakışların hançer olup beni parçalayacak... şehir!.. dur, ölme hemen; daha yapacaklarımız var senle sen beni saracaksın çepeçevre bense ölümüne sarılacağım sana... gölgesi kaç kuruş eder acaba sevginin ya da cebimdekiler yetermi bir metre özleme yahut hasreti iade edeceğim dükkan neden kapalı husumetin bedava olmasından mı yaygınlığı bezirgan!.. dur,daha alacaklarım var benim, kalkmayalım hemen şurda muhabbeti kiralayan bir bedesten bir de yolun sonu için alınacak bir kefen.. mihrabında sofusu hazır bir mabet şimdisi kıyamet dolu,mazisindeyse hep cinayet.. belli ki ölümüne sevdiler ama şehir değil de ölüm sevdi onları benimsedi hemencecik mezar taşları.. söylendi çok, söyleniyor çokça, ve söylenecek zaman oldukça bu türkü hiç biter mi, insanoğlu durdukça kervancıbaşı, dur!.. yokmudur meleklerin dünyaya benzeyen bir diyarı zindanlarında bile kalmaya razı olunur heralde yahut onlar bu şehre yerleşke olsalar ya ayran içtik ayrı mı düştük babamız ne halt ettiyse heralde ondandır ki buraya düştük... hey gidi zerzevat hey!... güzelim, dur!.. öyle eğip bükemem kalbimi,on dakkalık canım cicimlere ne kül olacağım var ne de kul.. suçlu bensem zaten çekiyorum cezamı oryantal felekten suçlu zaman ise şayet, geçiririm onu feleğin çemberinden... öyle felekten hırsızlığa gerek yok bir cümbüş için kendimi rüsvay edemem süsüne püsüne vurulup ta ihmaller çıkıyor açtığım her ihtimal kabuğunda.. kör şeytan vaftiz peşinde azrail can havlinde şehir bir köstebek olmuş kendi devran tünelinde... hacı dur!... riyakarlık tasmasını at!.. kıtmir böylemiydi, sorarım sana!.. sofu sen de dur; gizleme içindeki bu prangayı güzelim!.. sen durma devam et.. bu gün kopmayacak kıyamet.. çalınan davullar düğünüdür keşmekeşin bir kıvılcımda yanacak ateşin... amandır su serpmeye koşun gördünüz mü bir meşale ne yaparsanız yapın hep parlayak olan hilale... yapılan ne olursa olsun göz boyar ancak yine de görülecek, şehrin en yüksek kulesinden yeşil yüzlü nurlu sancak... |