İsyansı bir kederle haykırıyorum. Ne olur, Eylül öpmesin artık gözlerimden…
Safran rengi ümitlerim adımlar ıssız sokakları hazana döl tutan ıslak kaldırımları, ötelerde eğleşirken bahar yüzlü adamlar, bir ben maruz yetimliğe; bir ben itilmeye…
Güz işledikçe yüreğime ürperiyor bakışlarım yaşlı kirpiklerim ağırlaşıyor… O vakit sağır bir yalnızlık çöküyor evime hadi üstüne hırkamı al çocuk, hüzün yerleşmesin gözlerine…
Ödünç alınmış buseler konuyor dudaklarıma intihar saklıyor göğsünde her dudak izi yığılıyorum tenim ateş sayıklarken gizli vedalar dolu akşamların deminde sır tutuyor ismini şakaklarım…
Öylesine ölsem, öylesine ölsem ki; bir daha hiç açılmasa yaralarım yüzümde acıdan yollaşan kırışıklar saklanır veresiye yaşamadım ben hayatı, bu ağıtlar benim, bu yüzdendir, tuz kokar tenim…
Ben beni bir salsam toprağın rahmine, belki el sallar sevdiklerim, hazin ve ağlamaklı gidişime…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Eylül Sancısı şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Eylül Sancısı şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Hüzün hüzün yine hüzün. Aslında Eylüle benzeyen ayların yaşamadan üzerinden atlama imkanımız olsa da bir atlasak ve hüzün dolu zamanları, zamanın kuytuluklarında donmaya terk etsek ne güzel olurdu. Acaba üzüntüye özlem duyar mıydık? Kutluyorum Neşe hanım. Selam ve saygılar