Hayal ve gerçek arasında ki zamanlarŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Bir gün, Madra baraj gölünde balık tutarken, Adapazarı’ndan gelen bir balıkçı arkadaş bir fıkra anlattı. Çok hoşuma gitmişti, bunun üzerine bir şiir yazmak geldi aklıma.
Önce fıkrayı anlatayım: Kadının biri evlenir. Aradan bir zaman geçer, kocası içkiye başlar, yarı ayık yarı sarhoş gezer. Kadın dayanamaz babasına gider; ---Baba der; ---Kocam sürekli içki içmekte, sarhoş gezmekte, ne yapayım? Babası cevap verir; ---Sabret kızım kocan bir gün gelir içkiyi bırakır. Gerçektende bir müddet sonra adam içkiyi bırakır evine döner, karısı mutludur. Aradan bir zaman geçer bu sefer adam kumara başlar, elinde ne varsa tüketir. Karısı dayanamaz babasına gider. ---Baba der; ---Kocam bu sefer kumara başladı neredeyse aç kalacağız ne yapayım? Babası cevap verir; ---Sabret kızım kocan bir gün kumarı da bırakır. Kadının kocası kumarı bırakır evine sahip çıkar, karısı mutludur. Aradan bir zaman daha geçer, bu sefer adam zamparalığa başlar. Akşamları eve gelmez sağda solda kalır. Kadın dayanamaz babasına gider. ---Baba der; ---Benim adam bu seferde hovardalığa başladı başka kadınlarla beraber. Babası cevap verir; ---Kızım sabret, kocan bir gün evine dönecektir. Arardan bir zaman geçince adam tuttuğu yanlış yoldan döner ve evine gelir. Karısı oldukça mutludur. Aradan yine bir zaman geçer. Adam bir sırık alır ve ucuna olta bağlar, sabah erkenden ırmak kenarına balık tutmaya gider, gece eve geç vakit gelir. Bir gün beş gün derken aylar geçer. Kadın yine dayanamaz babasına gider. ---Baba der; ---Benim adam sabah erkenden balık tutmaya gidiyor eve geç vakitte geliyor. Çok kere yüzünü göremez oldum. Adam düşünür ve kızına dönerek; ---Kızım topla pılını pırtını evine dön. Artık o adamdan sana koca olmaz. O adam uçtu…
Hayal ve gerçek arasında ki zamanlar
merhaba dost! dolunayın muhteşem güzelliği, hafif esintilerle oynaşan suların üzerinde dans ederken yansımalar, doyumsuz bir hazla sahnenin seyrine dalar gözlerin. buruk yüreğin tarifsiz üşümeler içinde. ha varsın ha yoksun bulunduğun âlemde. bir başka dünyaya gittiğin anlardasın. belli ki yüreğin yanıyor, fırtınalar kopuyor saklı duygularında. cıvıl cıvıl sahillerden kaçarak buralara gelmiş, sığınmışsın yalnızlığın koynuna. ah be dostum! hani nerede canından çok sevdiğin yıllar yılı beklediğin, şiirler yazıp, şarkılarda aradığın sevgili? kalbin buruk, gözlerin yorgun. sende biliyorsun ki beklemeler boşuna. ay ışığının su üzerindeki yansımalarını seyrederken, hayaller ve düşler arasında sıkışıp kalmışsın. geç kaldın be dostum, hem de çok geç. yalan aşkın zavallı bir kurbanısın. sığındığın bu yerde sözde balıktasın… kıytırık birkaç olta, cılız odun ateşi, eğreti çadır, demlenmiş bir çay, yüreğini yakan aşkı unutturmaya yetecek mi sanıyorsun? ah! Ah! dumanın kararttığı demlikten demli bir çay doldur, beraber anılara bir yolculuk yapalım. aşkınla göz göze geldiğiniz anların sıcaklığını hatırla. o an dünyanın en mutlu insanıydın belki de. heyecanın zirvesinde buram buram terlerken, mum gibi eriyordun farkında olmadan. hatırlıyor musun? ona dokunduğun an bir korku sarmıştı yüreğini. ömür boyu sürecek bir aşkın kapısını aralamıştın, bilmediğin bir âlemin sırlarına varmıştın. ah be dostum! farkında değildin amma, ne yazık ki sen can özünden yanmıştın. işte; aşk diye buna derler azizim. yaşayarak öğrendin. dokunmadan, görmeden, kokusunu almadan ölümüne sevmek, her güzellikte aşkı bulmak, ıssız yerlere kaçıp hayallere dalmak, ayın muhteşem güzelliğini kıskanarak ağlamak. neden? neden diye avaz avaz haykırmak… ah! Ah! neyine gerekti senin âşık olmak, ateşe attığın eğri odun gibi yontulmamış adamsın. sevmek kim, sen kim? mecnun’u, Ferhat’ı bilmez misin? sevmenin bedelini böyle ağır ödersin ağır, kendini bulursun bu ıssız yerde. bak! yeni aşkın sana el sallıyor, zili çalıyor zili. haydi koş, hiç olmazsa onu yakala bari. seni böyle gördükçe yüreğim kanıyor, içim yanıyor dost içim yanıyor. Mehmet Macit 20.09.2013 İzmir |
Her görüntüden bir şiir çıkarmak her kalemin harcı değil
çok beğendim şiirinizi tebrikler efendim.sevgilerimle kalın.