Akıbeti bilinmez yazgıdır yaşam
akıbeti bilinmez bir yola yürürken dirim
sırtımda ihanet hançeri ben bir ölüyüm ruhum bin yerinden yaralıyken ne tebessüm kalır ne de yüzümde sevincim kahırlar yoğrulur baharın bağrın da ve gölgeler sökün eder kara bir sis çöker ya sonra işte ben o haldeyim zaman urbasını siyaha boyamış giysem bir türlü giymesem ölüm elimde yaşlı bir ihtiyar gibi durur durgun saatler akreple yelkovan sus pus durgun vaatler haydi çöz fukara barakanın mimlenmiş kapısını kandilleri yak gök /yüzü horon tutsun yasıma yüzüme tak kibirlik maskesini nedensiz yaslar uğramasın yadıma bin ah duyulur körpe bir gelinden erinin yası kırk kandilli alaz başına çekinmiş yaşmağın yası hüzünler buram buram öfke kokmakta işte akıbeti bilinmez yazgıdır yaşam kimine bahar kime hazan yangınlar ömürde bir tutam’lık katre biz kullara alevden döşek gibi gelir ya yaşam Mahmudiye Düzkaya |