Gönderilmemiş Mektuplar 2 / EYLÜL YAĞMURUM
sen gittin sesini de alıp
t/uzaklara gittin de masal okuyacağın çocukları öksüz bırakıp yakanda benim değil onların âhları ile nereye ben ki cama çıkmayı bile sen yokken haram ilân ettim gözümün bebeğine solan perde altında bekledim, gitmek için dönecek adımlarını bile bile . . sen hep gittin benden biz kaç kere bittik be! kaç pencereye daha yetim siluetler doğurup, el sallamadan köşeyi dönecek vedaların söylesene! ben ki her sabah köşe başından dönüşünü görmek için cama çerçeve olan susuz ağaçta meyve yerin en dibinde şimdi yokluğunu büyütüyorum o pencerelerde saksısı kayıp kafa ile pervane en tepede sen hep eylülde gittin yâr eylülü hüzne döküp de inatla dönüşleri neden s/ondan seçtin bahara ilk aşkı kazıyıp gözüme miras yağmuruna ben ki yağmurda sevmiştim seni yağmurlu günde kaybetmiş şemsiyesiz sevmelere yemin etmiştim bir daha asla diye sözümün eri olduğum günler şimdi geçmiş zaman asla dediğim ne varsa erimiş yolunda aman aman sen sonbaharı giyinip tutsak gittin hep yağmura soyunup özgürce hep orda tutuklu kaldım anahtarım cebinde baharın sonu ile başına devrik ilk sıcağına düştüğüm ömrümün yangın yerinde o har çiçeği dudakların, suyun ateşi içi bine çıkan nar mı, yoksa ejderha soyundan efkâr mı biliyorum hep kalarak gittin sen beni benden alıp gölgenin değdiği kaldırımlar dolanıyor ayaklarıma Bakırköy’ün ara sokaklarında Ataköy’ün parklarında dolaşılmıyor senden gayri İstanbul’da ben ki sensiz toprağa soluğu kesilen her kaldırıma gölgenin izi değmiştir diye astımlı aşkına taştan nefes beleten gittiğin yağmurla gelme gayri sonuma oturup geldiğin yağmurla kal hep sonsuzum olup Gülşen Mavi |