hazanda bir on ikiŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Ne tekim, yine on iki eylül bugün!
suya gömülmüş mezar taşları
çelik burunlardan verilen hırıltılı dumanlar ah babam bir türlü hatıralarımdan gitmiyor gün yüzüne çıkarken bir yudum hayat hâlâ kulaklarımda tulumbanın gıcırtısı ve bekayı nihayet ekmek kavgasını düşünmekle yanaklarımdan iki damla ter süzülüyor zamanın ibresinden arda kalan ne olur beni sakın unutmayın diyor avuçlarıyla kim su getirdi köklere aşikar kimler biçti dalların filizlerini hazandaki nişanede masum canlar nasıl tozlanır belleğin resimlerinde bulutlara uzatılan yabancı şapkalar ve yavaş yavaş benzi solan doğa… hissediyorum hüznünde bir başkalık var yüce dağların zira umutların güllerine tuzlar serpiliyor ders alanlarda şimdi katran karasına bezenmiş yarınlar bakışları soruyor bitsin artık bu gereksiz kavgalar üstünlük mü, zenginlik mi bak sol elim defteri tutarken sağ elim kalemin gölgesini okşuyor… 12.09.2013-Ahmet BOZTAŞ |
gönülden kutluyor saygılar sunuyorum...