BİR ENS TENTENE YADA ENSTANTANE
üçbuçuk adım ötede
kalp atışlarım bekliyor, korkularla bir ince çizginin diğer tarafında kaldı seviler yumru olmuşken kursağımda dizilen mutluluk dört tarafım senden ötürü yorgunluk... bir sinema çıkışına saklanan çocuksu utangaçlıklar ince çizginin bu tarafında bir sinemayı andırırlar çocuk!.. sakın kanma bir gülücüğe hayatını kaldırırlar ortadan,orta yerinden ve ortalıktan... üç arşın bez biçin mutfaktan bir cenaze çıkacak gırtlağına kadar dünya dolu yada öyle bir şey işte.. yavrucak nasıl da severdi özlem yahnisini kuruntu çorbasından zehirlenmiş dediler inanmadım ilk önce.. kalınca perdenin ardında açık pencere salanıyordu gözlerim pencereden uzaklaşmış bir yabancı arıyordu... sonra katil uşaktır diye şüpheli bakışları gördüm herkesin kendisine masum elbisesi giydiğini de süzdüm sonra dalmışım meğer kendimi hala sinemada buldum... o vakitler seksenlerin başlarıydı üçatarların oyuncakları çocukların baştacıydı.. devrankeşin birini kovaladık mı o bile eğlenirdi yorgun yastıklar çileli başlarla neşelenirdi.. şimdilerde çay bardakla savaş halinde ekmek katık ayırdediyor ayakkabı ayak beğenmiyor elbise adama değer biçiyor... a dostlar kaldırın beni yanlışım varsa sakın düzeltmeyin şu filme bir iki montajla beni de ekleyin katil bendim diye bir itiraf edeceğim yoksa içim rahat etmez cinayeti seyretmekle ortaklığım silinmez.. arkadan bir ses: ’delimisin o sadece bir film’ dedim ben de hayat sahnesinde bir aktör değilmiyim.. yanlız garip garip baktı giderken yabancı galiba tanıdıktı siması ki giderken güldü acı acı... |
hem güldürüyo hem düşündürüyo, bi taşla iki kuş misali..