VUR BENİ
Yağmur yağarken usul usul şehrin karanlık caddelerine,
Haylaz bir rüzgarla açılıyor yine kapım. Karakızım, Benim nazlı kızım; Saymadım bu kaçıncı yağmur senden sonra, Bu kaçıncı çalışı kapımı rüzgarın. Caddeler ıslak, caddeler ağır, Sensiz;karanlık bu şehir. Bilirsin; Yağmur sonrası eşkiya olur yürekler, Boran olur tozu dumana katar. Şiirler yazmayı dener Beceremezsin, Çıkıp dolaşayım şehri dersin, Karanlıktan ürkersin. Masanda hep iki kadeh şarap olur Biri benim diğeri onun dersin İşi çıktı Demincek buradaydı Şimdi gelicek dersin Kadehler bir biri ardına yenilenir sabahlar koştura koştura gelir... Sevdalarda usta sayarsın kendini, Ama bir gün biri çıka gelir, Tutar ellerinden, Öğrettir yürümeyi yağmurlarda. Şimdi bir hayal perdesi iniyor şehrin üzerine Ağır ağır kuşlar ölüyor kaldırımlarda Toplamış pılını pırtısını çiçekler Tutunacak bir el aramaya gidiyorlar başka baharlarda Gözlerin gecemi aydınlatırken Dudakların korkularımı siliyor yeryüzünden Şimdi dağlara çıkma zamanı Bir isyanın gebeliği var düşlerimde Şimdi şiir yazma zamanı. Demiştim bir keresinde sana; ’Suskunluğun mavzer gibi; Nezaman patlasan bir parçamı götürecek gibisin.!’ Karakızım, Benim nazlı kızım; Şimdi zamanıdır Vur beni...! |