ARAMIZDA YEZİD VARŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Av. Oktay DOĞAN
8 Eylül 2013/Yeni Mesaj Gazetesi Alçak katiller karşısında ölçü sahibi Müslümanlar olalım Suriye’de Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) mensubu teröristlerin iki çocuğu katledişini seyrettim. Başlarında yüzü maskeli terörist bildiri okuyor ve sonra kurşun yağmuruna tutarak iki yavruyu katlediyorlar. Allah ve melekleri lanet etsin. Alçak katiller... Daha önce de üç kamyon şoförünü katledişlerini seyretmiştim. Zavallıları önce sorguluyorlar. Dini bilgileri yok. “Biz garibanız” diyorlar. Ama çarpıttıkları bir ayeti gerekçe yaptıklarını iddia ederek zavallıları öldürüyorlar ve cesetlerini direklere asıp kamyonlarını yakıyorlar. Allah ve melekleri lanet etsin. Alçak katiller. Daha ne zulümler, daha ne katliamlar. Canlı canlı deri yüzmeler, tavuk keser gibi adam kesmeler, kan içmeler... Bunlar, bir mümini bırakın herhangi bir insanın hatta hayvanın yapacağı alçaklıklar değil. Denilebilir ki Esad’ın askerleri de adam öldürüyor, bu konuda ne diyeceksiniz? Öncelikle belirtelim ki hükümet güçlerinin bu şeklide yargısız infaz yaptığına, masumları öldürdüğüne dair delil ortaya konamadı. Hatta ileri sürülen bir kısım görüntülerin sahte ve gerçekleri çarpıtmaya matuf olduğu kanıtlandı. Ancak olaya İslam Hukuku ve çağdaş hukuk nazarı ile bakalım: Hiçbir hukuk sisteminde ÖSO’lü teröristlerin yaptıkları tür bir infaz asla kabul edilemez. İslam’a göre; savaşta bile bu tür savunmasız siviller hangi dinden olursa olsun, garibanlar, çocuklar, kadınlar ve yaşlılar, esirler öldürülemez, işkence yapılamaz. Ayetlerde açıkça ortaya konduğu gibi; “Bir kişiyi öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir” ve “Haksız yere adam öldüren ebedi cehennemliktir.” Burada katillere bir açık kapı kalmış gibi olmasın: Haklı yere adam öldürmek ancak meşru müdafaa sırasında, savaş sırasındaki çatışmada ve mahkeme tarafından idama karar verilmesi yolu ile olur. Hükümet güçleri ise bu tür katil ve teröristleri bulup, mümkün ise ele geçirmekle, mümkün değil ise yok etmekle vazifelidir. Bu vazifesini de hukuk sınırları içinde ifa etmelidir. Bu sınırların dışına çıkan ve zulmeden hem kul katında, hem de Allah katında sorumludur. Burada gözden kaçırılan bir incelikten daha bahsetmeliyiz: Hükümet güçlerinden haddi aşan, zulmeden varsa o kul katında da, Allah katında da bireysel olarak sorumludur. Onun cürümü orduyu gayrimeşru kılmaz. Ancak isyancıların cürümü tümünü gayrimeşru kılar? Destekleyicileri dahi cürümde onlar ile ortaktır. Allah Resulü; “Masum bir Müslümanın katledilmesine yarım kelime katkısı olanların Allah ile işi yoktur ve ahirette maymun ve domuz suretinde haşrolacaklardır” buyuruyor. Ne hazin tecellidir ki bu net gerçek Müslümanım diyen pek çok kimse tarafından görülmüyor. Irak savaşı sırasında katil Amerikan askerlerinin katliamlarını, tecavüzlerini kınayıp lanetlemeyenler, Libya’da yanlış safta yer alanlar Suriye konusunda da yanlış taraftalar. Ama aynı güruh Mısır konusunda organize bir tepki eyleminde bulunuyor. Rabiatül Adeviyye Hazretleri ile asla ilgisi olmayan, Muaviye’nin, 4. halifenin kendisi olduğu iddiasını sembolize etmek için Hz. Ali Efendimize karşı kullandığı, başparmağını elin içine doğru kıvırıp dört parmağını göstermesi şeklindeki hareketi sembol olarak kullanıyorlar. Bir defa zulme karşı duruyor gibi görünüyorlar, onu da yanlış yapıyorlar. Sisi’nin katliamına karşı çıkmak yerine Amerika’nın başa getirdiği ve icraatları ile de bunun gereğini yapan Mursi’yi destekliyorlar. Yani tepkileri imani değil siyasi... Soruverin; Mursi’yi nereden tanırsınız? Tanımadıklarını göreceksiniz. Mursi’nin Gazze Tünellerini kapattığı konusu kendisinin de inkâr etmediği bir gerçek. Mücadelesinin Kur’an ve sünnet ile alakası da yok. Onu alaşağı eden Sisi de katil. Biz ikisinin de karşısındayız. Tek kişi de olsak zalimin de katilin de karşısında duracağız. Mısır konusunda baştan beri tavrımız aynıdır, tavrımız hep Müslümanca oldu. Hüsnü Mübarek’i sevmezdim ama BOP kapsamında halledilmesine, kâfirlerin işine gelecek şekilde devrilmesine karşıydım. Mursi’yi hiç eleştirmedik ta ki Gazze Tünelleri konusundaki tavrına ve İslam’ı yanlış tatbikine kadar. Darbeci Sisi’ye ise ilk andan itibaren karşıyız. Katildir. Suriye konusunda da öyle. Beşar Esad’ın bir yanlışını görmedik. Ama cahil ve ölçüsüz olsa idik belki biz de ahir zaman fitnesine kendisini kaptıranlardan olurduk. Allah’ın Sevgili Resulü, “Ümmetim yanlışta ittifak etmez, ancak Ahir Zaman müstesna; Ahir Zaman’da yanlışta ittifak edecek” buyuruyor. 73 fırkanın 72’sinin dalalette, 1’inin hidayette olacağını belirtiyor. Suriye olayına itikat ve fıkıh çerçevesinde bir daha bakalım. Bir kısım hürriyetim eksik diye silahlı isyan edip adam öldürmek inancımıza göre batıldır. Adam öldürenler ebedi cehennemliktir. Allah Resulü Mekke’de 13 yıl pek çok hürriyetten ve haktan mahrum yaşadı ama bir çatışmaya izin vermedi. “Fasık bile olsa emrinize karşı isyan edenin boynunu vurun” dedi. Savaşta bile kadın, çocuk, yaşlı ve aman dileyen öldürülemez. Bize diyorlar ki, “Tek samimi siz misiniz?” Tek samimi biziz diyemeyiz ama çok şükür biz samimiyiz ve her olaya ölçü ile bakıyoruz. Müslüman, en günahkâr Müslümana karşı bile kâfir ile işbirliği yapıp Müslümanın canına, namusuna ve malına saldırtmaz. Irak savaşında Amerikan ordusuna verilen destek ortada. Collin Powell’ın 2004 yılında “Artık sonuca içeriden organize edilen isyanlar ile gideceğiz” demesi George W. Bush’un 2006 yılında’ “Sırada Suriye ve Hizbullah var. Suriye ve Hizbullah b.knu temizleyeceğiz” demesinden sonra silahlı isyanlar başladı. Eğer bunlar kâhin ise tamam, aksi halde yaşananlara kuşku ile bakılması gerekiyor. Zaten ölçüye vurunca kimin yanlış kimin doğru olduğu çok net anlaşılıyor. Tekrarla söylüyorum ki, ‘Bir kısım hürriyetim eksik diye adam öldürenler’ ebedi cehennemliktir. Onlar da destekçileri de gayri meşrudur. Hükümet güçleri de bu katiller ile ölçü içinde mücadele etmek zorundadır. Silahla isyan edip adam öldürenlerin ve destekçilerinin tamamı gayri meşru iken onlar ile mücadele ederken ölçüyü aşan devlet güçlerine bağlı askerlerin bu cürümü tüm orduyu gayri meşru kılmaz. PKK ile Türk askerinin itikadî ve fıkhî durumu da aynıdır. Allah’ın Resulü, okun yaydan çıktığı gibi dinden çıktığı halde kendini Müslüman zannedenlerden, mescitte binler hatta daha fazla olduğu halde içinde bir tane Müslüman olmayacağından, ama o dehşetli fitneden sıratı müstakim üzere olan küçük bir topluluğun etkilenmeyeceğinden bahsetti. Allah bizleri o şerefli ve bahtiyar kullarından etsin. Tüm okuyucularımıza mazlumun yanında yer alıp zalimlere karşı çıkan Müslümanca bir tavır diliyorum. Prof. Dr. Haydar Baş 30 Ağustos 2013/Yeni Mesaj Gazetesi Mübarek belde ve kuruntularında boğulanlar Aldığımız bazı haberlerde Rusya’nın Suriye’ye olan destekten vazgeçtiğini duyuyoruz. Bize göre bu haberler, müdahaleye Rusya engeli nedeniyle karar veremeyen batının birbirine cesaret söylemleridir. Zira Rusya, son yıllarda izlediği akıllı siyasetle dünyanın süper ve tek gücü kabul edilen ABD’ye karşı uzun süredir olmadığı kadar rakip hale gelmiştir. Milli Ekonomi Modeli (MEM) ile ekonomisini düzelten ve dengelerde tekrar söz sahibi olmaya başlayan Rusya elbette ki bunu kaybetmek istemeyecektir. Dünya yine iki kutuplu düzene geçmekte iken, ABD’nin Ortadoğu’daki planlarına izin vermek Rusya’nın ilelebet bu coğrafyadan çekilmesi, Akdeniz’deki tek üssünün elden çıkması demektir. Afganistan ve Irak’ta yerleşen Birleşik Devletler için, değişen iklim dengeleri de hesaba katıldığında verimli Suriye’ye yerleşmek petrol kadar önemli. Suriye, aynı zamanda İsrail’in yayılmacı siyasetinin de tıkandığı kale mesabesinde. Rusya’nın, Suriye’yi Birleşik Devletlere bırakması, İsrail’in önünü açacak, Rusya’nın ezeli rakibi ABD’yi kendi eliyle yanı başında komşu yapacaktır. Olası bu gelişmeler ise, liderlik vasfını bir daha ele geçiremeyecek şekilde ABD’ye kaptırması demektir. Biz bu savaşa yukarıdaki gerekçelerle Rusya’nın ses çıkarmayacağına imkân vermiyoruz. Tam tersine, direkt askeri destek vermemesine rağmen, savaş gemileri bir yılı aşkın süredir Suriye’ye yardım için hazır beklemektedir. Rusya ve Çin’in BM’deki vetosu karşısında diğer ülkelerin de aktif olarak müdahalede yer almayacağına eminiz. Suriye dağlarının vurulması gibi göstermelik bazı bombalamalar olsa da, ABD ve batı kara savaşında Hizbullah’ın karşısına asla çıkamaz. İsrail’in Lübnan’da yaşadığı Hizbullah hezimeti ve Hizbullah’ın her fırsatta Suriye’nin arkasında yer alan çıkışları batının askerini korkutmaktadır. Hadislerdeki beyanlara göre Şam’ın işgali esasen mümkün olmayacaktır: Zeyd ibnu Sabit (ra) anlatıyor: "Biz bir gün Resulullah’ın (sav) yanında idik. Parçalar üzerinde Kur’an tanzim ediyorduk. Aleyhisselatü vesselam, ‘Şam’a ne mutlu’ buyurdular. Ben, ‘Bu mutluluk nereden geliyor ey Allah’ın Resulü’ diye sordum. ‘Çünkü’ buyurdular, ‘(Rahman’ın) melekleri onun üzerine kanatlarını geriyorlar.’” (Tirmizi, Sünen, Menakıb 39-49.) ‘Küfür tek millettir’ buyrulur. Ancak topyekûn birleşse de, bu mübarek belde meleklerle korunuyor… Madden akıllı Esad politikası, manen de melekler tarafından korunan Şam’ın işgali bir hayalperestliğin ötesine geçmeyecektir. Bunu düşünenlerin kaderi kuruntularında boğulmak olacaktır.
Allah aşkına durun, akmasın İslam kanı
Para pula satılan, yakıyor dört bir yanı Müslüman dürüst olur, barış ister her zaman Lanet eder şeytana, yakmaz tek tatlı canı. Kafirler maske takmış, tam içimize sızmış Bunu gören yaradan, bizlere fena kızmış Bu yüzden kan akıyor; karışık İslamiyet Müslümanlar uykuda, kulum çok fena sızmış. Zavallı olmuş bizler, çok duyarsız kalmışız Hatta destek olmuşuz, hain haber salmışız Üç maymun gösterimde, teknoloji son model Açık seçik aşikar, pis lağıma dalmışız. Allah için yaşayan, ezilmekte her zaman Kafirler kandırıyor, tarzları var çok yaman Aramızda Yezid var, tam Ehl-i Beyt düşmanı Sonsuz kez lanet olsun; yalvarsın aman, aman. |
Kaynak:Kur'an-ı Kerim/Bakara Sûresi/Sayfa:7/Cüz:1/39. Ayet: İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. ﴾39﴿وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ۟ ﴿٣٩﴾
Kaynak: Kur'an-ı Kerim/En'âm Sûresi/Sayfa:149/Cüz:8/Ayet:156-157: Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (yahudilere ve hıristiyanlara) indirildi. Biz onların okumalarından habersiz idik" demeyesiniz, yahut, "Eğer bize kitap indirilseydi biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk" demeyesiniz, diye bu Kur'an'ı indirdik. İşte size Rabbinizden açıkça bir delil, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Artık Allah'ın âyetlerini yalanlayan ve (insanları) onlardan çeviren kimseden daha zalim kimdir!? İnsanları âyetlerimizden alıkoymaya kalkışanları, yapmakta oldukları engellemeden dolayı azabın en kötüsü ile cezalandıracağız. ﴾156-157﴿
اَوْ تَقُولُوا لَوْ اَنَّٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا الْكِتَابُ لَكُنَّٓا اَهْدٰى مِنْهُمْۚ فَقَدْ جَٓاءَكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌۚ فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَّبَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَصَدَفَ عَنْهَاۜ سَنَجْزِي الَّذ۪ينَ يَصْدِفُونَ عَنْ اٰيَاتِنَا سُٓوءَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يَصْدِفُونَ ﴿١٥٧﴾
Kaynak: Kur’an-ı Kerim/Mâide Sûresi/Sayfa:119/Cüz:6/67. Ayet (Tebliğ Ayeti):
Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kafirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir. ﴾67﴿ يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّـغْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ وَاِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُۜ وَاللّٰهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ ﴿٦٧﴾
Kaynak: Kur’an-ı Kerim/Mâide Sûresi/Sayfa:107/Cüz:6/3. Ayet (İkmal Ayeti):
Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısk (Allah'a itaatten kopmak)tır. Bugün kafirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim. Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. ﴾3﴿حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْز۪يرِ وَمَٓا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّط۪يحَةُ وَمَٓا اَكَلَ السَّبُعُ اِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَاَنْ تَسْتَقْسِمُوا بِالْاَزْلَامِۜ ذٰلِكُمْ فِسْقٌۜ اَلْيَوْمَ يَـئِسَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ د۪ينِكُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِۜ اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ د۪ينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَت۪ي وَرَض۪يتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ د۪يناًۜ فَمَنِ اضْطُرَّ ف۪ي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِاِثْمٍۙ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿٣﴾
Kaynak: Kur’an-ı Kerim/Mâide Sûresi/Sayfa:117/Cüz:6/55. Ayet :
Sizin dostunuz ancak Allah'tır, Resûlüdür ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü'minlerdir. ﴾55﴿ نَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ ﴿٥٥﴾
KAYNAK: Kur'an-ı Kerim/ A'râf Sûresi /Sayfa:154/Cüz:8/36. Ayet:
Âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara uymayı kibirlerine yediremeyenlere gelince işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. ﴾36﴿وَالَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا عَنْهَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ ﴿٣٦﴾
KAYNAK: Kur'an-ı Kerim/ Bakara Sûresi/Sayfa:32/Cüz: 2/207. Ayet:
İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah kullarına çok şefkatlidir. ﴾207﴿وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْر۪ي نَفْسَهُ ابْتِغَٓاءَ مَرْضَاتِ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ رَؤُ۫فٌ بِالْعِبَادِ ﴿٢٠٧﴾