UFAK BİR MESELE
bu gece ölmek yok bana
sabahım sabah perde arkasında elim ayağım başım vay benim başım başımdaki düşüm bu gece ölmek yok sindimse bir köşeye mesele korku değil inadına pencereye dönük yüzüm boyum posum enim endamım tam vurulmalık benim kalem kaşım kara gözüm vurulursam bu yüzden bu yüzümden kaçsam kaçarım mesele kurtulmak mı sanıyorsun dünya dediğin kaç adım aldım verdim iki adımda kaç kere dünyayı yendim hay benim anam güldürme beni şimdi gülüşümde kıpırdamasın perde efil efil camlardan dışarı mesele korku değil yüzüm aydınlığa alışık ve daha çok var sabaha sadece biraz bacaklarımda uyuşukluk Gülnur Ateşoğlu |
Gelelim şiire;
Bir şair büyüğümün sözüdür : ' İÇİNDE HÜZÜN OLMAYAN ŞİİRLER, TATSIZ BALA BENZERLER. HÜZÜNLERDİR ŞİİRLERİ TATLI YAPAN, BALLANDIRAN. '
Ne garip değil mi? Hüzünlerde bile bal aramak ve bulmak. Maden bulmuşcasına sevinmek. Bir çocuk gibi çocukca sevinmek.
Hüznü o kadar nefis anlatmışsın ki; şiirin ismine HÜZNÜN ANATOMİSİ ' bile diyebiliriz.
İşte ustalık budur. Hüzünde bal aramak,, Bulmak ve ortak olmak şaire. Duygularını anlayabilmek. Çok önemli bir konu bu. Bir anlamda şairi de tanımış oluyor insan.
Saygılar, sevgiler,,