hissetmek ve yaşamak/senin parmak uçlarınla dokunmaktı hayata..Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Derin bir geçiş olsun yaşananlar..tarihsel olaylarımızdaki sorgulamaları bir yana bırakıp, zamanın durduğu anlarda dans edelim umarsızca..fırtınaların eserken ki hoyratlığı ürkütmesin bizi..hesap etmeyelim ne yandan gelecek diye..ölümü en çok arzulayan yanlarımdı yaşama hakim iç çığılığım..sesime ses/sesime çığlıktın.. gözlerinde sakla istemiştim anlatamadıklarımı ki yüreğime düştüğün yer, düş olmasın diye..düşüşler olmasın yaşamın terazisinde..ölüm yokluğundur, ölüm yüreğinden yoksunluğumdur sevgili..ölüm sensizliğin can çekişidir, ölümsüzlük anıdır ellerimin titrek uzanışı..tut diyen sahipsiz bakışlarım...
(...) Dünü düşünüyorum, ve devamında ertesi günü ki uzak iklimlerin sağanağındaydım her yağmur damlasıyla anlar içinde azalıyordu saçlarına düşen suyun sayısı kendimi gömerken kendime gömülürken ben dünya yüreğime katlanamıyordu sığınaklar hazırlıyordum dünün bir öncesi... dilimdeki kelimeleri ıslatıyordu dilim ıslanırken/uslanıyordum uyku ruhuma dar geliyor sen kokan yataklara sarılıyordum ki dudaklarımdan düşen şarkı sızıp dişlerimin arasından parmak uçlarına kadar yol alıyordu... hiçbir ses uğramadı kulak memenden içeri dilsiz martılara simit attım kalabalıklar içinde yalnız kalma korkusu yanaştı usulca sol yanıma burnun kaşındı sonra gözüm seğirdi içim titredi ki içini yerim dediğim düştü aklıma dudaklarım ıslandı ikiye böldüm zamanı ama çarpmadım üçle bir zeytini emdim yemeden önce dişledim, acımadı dişim lakin doydum akan nehirlerin/ ırmakların kadar suyuna ki sonra dolandım sarmaşık gibi köklerine ve durdum... sırılsıklam kökünün içinde gölgen düştü sonra ne çok soru sordum alıp veremediğim sorulardı/ anladım... avuçladım yüzümü başımı almadım ellerimin arasına sakallarımda saklandım birkaç gece kapatmadım kapıyı “asla” hazırdı ana her ana evim sana hazırdı ki aç bırakmadım saksıda çiçeğini hiç tanımadığım kuşları besledim pencere eşiğimde parmak uçlarım kadar ellerim kadar ellerimden geldiği kadar ki dünün bir öncesi yaşayamadığım sabahları emanet ettim avuçlarına... derin nefes aldım ciğerlerime dokundu havan gıdıklandım işaret parmağımın tırnağını yedim gülmedim tebessüm ettim bir sigara daha yaktım ölümü içimde hapis etmek için ıslık çaldım sonra hiçbir şey olmamış gibi içini alarak içime yürüdüm yürüdüm yürüdüm senliğe vardım esenliğe sessizliğinde ki “hissetmek ve yaşamak/ senin parmak uçlarınla dokunmaktı hayata”... (...) |
şairin kaleminde büyümüş
kutlarım.