SON KONÇERTO
Son çalan konçerto bu , son dansın son perdesi,
“Ah”la döner o beller Son âhın son sahnesi. Bir ân ki o son nefes ,dönülmez epilepsi. Ölüme direnişin, ürperten son refleksi. can hulkeye dayanır hırıltılı nefesi. Gelir alnından öper azrâilin busesi. Ol demdir ki yırtılır, gözden bir bir perdeler. Hani dost, ahbâb, yâren, söyle şimdi nerdeler? … Bir hüzünlü dem ki o nice yıldızlar söner Azrâil’e “hoş geldin!” diyebilmekte hüner Aşkla bakan gözlerin, söner yanan ferleri Ecel senetlerinin, dürülür defterleri Herkesin su destisi kırılır son yolunda Kııvranır ahh o beller azrailin kolunda. Hazırlanır kefenler, kabartılır topraklar. Titreyip düşüveir, arştan yere yapraklar. Gâfilâne yaşayıp öteyi mahvedenler, Girdâbında boğulur son nefesin bedenler. İrfân ile süslense, ölüm ne ballı şerbet, Ölüm ki şeb-i arûz, dünya ne acı gurbet. Sevim Çiçek Karadeniz |
Ruhların asıl vatanına, kendi yurduna döndüğünü idrak edene azrail hoşgelsin, sefa gelsin...
Hani her ne kadar şiirlerde ; beşeri aşktan, sevdadan söz ediyor olsakta aslında bunlar perdelere takılmaktan başka birşey değildir...
Bu durum da şöyle bir soru çıkabilir; öyleyse nedir bu leyla mecnun hikayesi ?..
Leyla mecnun hikayesi işin özünde bizim anladığımız gibi bir aşk değildir...Mecnun leylanın yüzünde hakkın nurunu görmüştür...Yoksa mecnun kimbilir kaç zaman dolaştı sahralarda, yada ferhat hangi güçle ne için dağları deldi...
Bütün gaye şirinin güzelliğimiydi ?...Hayır, asla beşeri olmayan tenle alakası olmayan aşklardı onlar...
Hatta mecnuna sorarlar. Neden eskisi kadar leylayı aramıyorsun ? mecnun der ki ; gerek kalmadı o ben oldum ben de o ....
Kerem ile aslı ona keza ; zamane aşıklarından kim katlanır sırf aslı nın yüzüne bakmak için dişlerini söktürmeye?...
Nedir keremdeki, aslının yüzüne bakarken acı diye birşey hissettirmeyen...
Ya da nedir Hz Mevlanayı, Şems Şems diye inleten...Mevlana bilmezmiydi Şems bir beşerdir... Hz Mevlana şemsin cemalinde hakkın nurunu görmüştür, Mevlanayı şemse bağlayan ilimden ziyade asıl nokta budur...
Yukarıda saydığım 100 yılda bir ya gelir ya gelmez efsane aşıklarında asıl sırrı bu konudur... Yoksa kerem , mecnun, ferhat bunların hiçbirinin derdi güzellik, kaş, göz, ten meselesi değildir....
İnsan ruhunun ilk aşıklığı ise ervah aleminde ; Allah taalanın bütün ruhlara "Ben sizin rabbiniz değilmiyim" diye sorduğunda olmuştur... Çünkü ; Allah taala öyle hoş bir nida etti ki ruhlara, ruhlar o sese aşık oldular...Ruhun özünde bulunan aşk meselesi ervah aleminde ki bu durumdandır....Bu yüzden insan karşı cinse aşıklık, karasevda gibi haller olduğunda, ruh ervah halindeki o aşıklığı hatırlar ve bedeni etkisi altına alır...Aslında ruhların bilmediği birşey yok amma, beşeri bir kalıba girince nefs ve dünyalık işler ona asıl sözünü unutturur...Bu yüzden insan, nefsini terbiye ettiği müddetce ruh devamlı arşa doğru yükselir, yani ana yurduna...
Bülbülü altın kafese koymuşlarda ah vatan ah demiş...Ruhlarda böyledir manen yükselişe geçer, ana yurdunu özler ister, şayet nefsini yenerse...
Teması ve anlatımı güzel bir şiirdi....Yüreğine sağlık, selamlar saygılarımla...