Al Libas
tende duran al libas ile
zülfü telin siyahında diran nur-u pak bir hüsnü cemal cennet-i alada yarimi gördüm gülizarım al ipekte yatar al ipek içinde semaya bakar tende ipek gül kokarken semada türlü bahçe gördüm bahçede mescid-i ala kurdum sultanı güli-zar olanıma kewser ırmağından bâde sundum aşk-ı saadette har ile yandım senle hülyalı uykuya daldım gül teninden buse aldım aşkı kerim olanı yıldız-ı alaya saldım gönül sana doymak bilmedi ruh-u alam çekip gitmedi devran bana mesken oldu nur-u alam semadan yere indi sultanı şahına telkin werdi besmele-i ala da ikrar kıldı hüsnü cemaline misk-i amber sürdü arş-ı alemde yüzün tanınır dergah-ı divan içinde adın anılır yedi ceddine ikram yapılır sultanı şahıma zikir verilir o zikir ki ruh-u alan genişler mescid-i kabe’de tövbe edilir pir-i şahın gönlüne hutbe okur sen sende nur ile dolduğunda pir-i şahının yoluna girdiğinde tekbir ile dilini cenneti ala kıldığında şerri daim olandan uzak dur |