KATLİAM ŞEYTAN İŞİŞiirin hikayesini görmek için tıklayın ANKARA’DAN BAKIŞ
Dr. Abdullah Terzi 21 Ağustos 20137YENİ MESAJ GAZETESİ Herkes taraf olmalı! Bugün milletimiz ve inananlar için beliren en büyük tehlike, itikadımızın temelini oluşturan tevhid anlayışının değiştirilmeye çalışılması ve Müslümanların birliğini bozarak her türlü varlığının yok edilmesinin planlanmasıdır. Tevhid, birlik demektir. Tevhid inancı ise, Allah’ın birliği esasına dayanır. Teslis’ten tamamen farklıdır. Şirkten arınmıştır. Tevhid cümlesi (kelime-i tevhid) ise “Lailahe illallah Muhammedürresulullah”tır. Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed (a.s)’ın Allah’ın elçisi olduğuna inanmaktır. Küresel planda uygulanmaya konulan dinlerarası dialog projeleri, Vatikan’ın, kiliseler birliğinin öncülüğünde onlara ortak olan hükümetin icraatlarıyla ve de Müslüman görüntülü cemaatler, STÖ’ler, gruplar desteğinde hızla devam etmektedir. Hedefleri, Müslümanlar ve gençler arasında, 1- Tevhid ile teslisi birmiş gibi göstermek, 2- Muhammed (s.a.v)’i devre dışı bırakarak, O’na ve getirdiği Kur’ana inanmayan gayrimüslimlerin de kurtulmuş olduğu batılını yaymak, 3- Hak ile batılı karıştırmak (İslâm’dan başka dinlerin de hak olduğunu iddia etmek). Bu fitneler süratle yayılırken, görüntüsü Müslüman içi haç dolu tipler (süslüman) çoğalırken, cemaatler, meşrepler, mezhepler, hocalar, müftüler, alimler nerede? Ha Hristiyan, ha Müslüman fark etmez anlayışı ve hem Hristiyan hem Müslüman çifte dinliliği yayılırken neredeler? Papa’yı ziyaret ederek, ona mektup vererek bu çalışmaların başlatıldığı günden beri, Prof. Dr. Haydar Baş Bey ve kadrosu dışında, tavır koyup bu fitneyi açıkça ve cesaretle, Allah rızası için göğüsleyen başka kimse oldu mu? Ya sustular, ya körleri sağırları oynadılar, ya da korktular? Dünyaya ait az bir pahanın ellerinden çıkacağından endişe ettiler. Müminler, artık taraf olmalı! Tevhitten, Kelime-i tevhitten, Muhammed Mustafa’dan, İslâm’dan yana taraf olmalı! Bu mücadeleyi canla-başla sapmadan verenin yanında olmalı! Müminlerin birliği ve kardeşliği esastır. Tevhid birliği ifade eder. Allah için bir olmak, Hz. Muhammed (s.a.v)’e birlik içinde ümmet olmak, küfre karşı bir bilek-bir yürek olmak… Bunun zahiri, sosyo-kültürel, iktisadi ve siyasi gereklerinin dışında; özü gönülden başlayan imani bir zorunluluk olarak çerçevelenmiş bir esasa “iman kardeşliği”ne dayanmaktadır. “Müminler ancak kardeştirler” (Hucurat:10) Bu kardeşlik Allah içindir, Allah’a nispetledir, O’nun istek ve emri iledir. Müminleri Allah kardeş kılmıştır. Ve Allah (c.c.) müminleri “Allah’ın ipine sımsıkı sarılın, ayrılmayın” (Al-i İmran: 103) buyurarak birliğe davet etmektedir. Kâbe birliğin sembolüdür ve tüm Müslümanlar O’na yönelmektedir. Aslında yöneldikleri Allah’tır. Yöneldikleri elçisi Muhammed (a.s.) ve getirdiği ilahi buyruklardır. Allah’ın ipi Kur’an ve Resulullah’ın “Itretim” dediği Ehl-i Beyt’idir. Bugün haçlı ve Siyonist işbirliği ile Müslüman topluluklara Şii olsun, Sünni olsun revâ görülen zalim ve acımasız saldırı ve işgaller, en çok bu kardeşliğin öne çıkarılmasını zaruri kılarken; onlarla ittifak ederek, stratejik ilişki içinde Müslüman kanının akmasına ortak olmak ne büyük bir sapkınlıktır. Allah (c.c) “Kardeşlerinizin arasını (siz) düzeltin” (Hucurat:10) derken; bunu haçlı ordularına ihale etmek ve bunu kışkırtmak ne vahim bir sondur. Bu dalalete ve sapkınlığa ortak olanlar, destek olanlar, rıza gösterenler, gönül verenlere karşılık, milletimizin ve inananların tevhidini ısrarla gündemde tutan ve haçlıların İslâm coğrafyasındaki ve Türkiye üzerindeki hedeflerini hatırlatarak çareler üreten Prof. Dr. Haydar Baş ve kadrosu olmuştur. ABD, AB ve İsrail ekseninde, NATO ile yürütülen işgallere destek veren Müslümanların adları, şanları, mevkileri ne olursa olsun vay haline… Zaman müminlerin tevhidinden yana taraf olma ve saf tutma zamanıdır. .../... Prof. Dr. Haydar Baş 23 Ağustos 2013/Yeni Mesaj Gazetesi Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste Dünya gözünü kulağını Mısır’a çevirmişken, Arap Baharı’nın kahramanı Suriye’de kimyasal silah dehşeti yaşandı. Ülkede BM’in kimyasal silah denetimine başlayacağı günlerde gerçekleşen saldırı bizce sadece cambaza bak oyunu. Katliamın ardından Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Aleksandır Lukaşeviç, "Şam yakınlarında kimyasal silah kullanıldığı yönündeki haber kampanyasının, akıllara 2. Cenevre Konferansı’nı baltalama fikirlerini getirdiğini" belirtti. Dış kaynaklar ve hatta BM yetkilileri “Esad yönetimi yapmıştır” ifadesini kullanmaktan kaçınırken, Türk hükümeti, “Esad yapmıştır” deyiverdi. Esad’ın kimyasal silah kullanmadığını ispatlamak için BM yetkililerini kendisinin davet ettiği biliniyor. Üstelik iç savaşta tüm baskılara rağmen önemli gelişmeler kaydettiği de… Böyle bir süreçte Esad’ın yapmayacağı şey, BM yetkililerinin Suriye’de bulunduğu sırada kimyasal silah kullanması olurdu. Kaldı ki Esad, bugüne kadar hukukun dışına zerre çıkmamıştır. Atılan iftiraların yalan olduğu da ortadadır. Irak’ta Saddam’a oynanan ve o tarihlerde işe yarayan "kimyasal silah" aldatmacası maalesef bugün Suriye’de acı bir bilanço verdi. 1700 sivilin hayatını kaybettiği katliam benzeri saldırıda Suriyeli 1700 Müslüman bir anda yok edildi. Türkiye ise, BM’yi göreve çağırmaktan bahsediyor. Maalesef, kimi kime şikayet edeceğini anlayamamış bir siyaset ile idare ediliyoruz. Fransız Haber Ajansı AFP’nin abonelerine servis ettiği harita 2011 senesinde başlayan Arap Baharı’ndan etkilenen ülkeleri gösterdi. Bu haritada Türkiye’nin de yer alması, pek çok Türk abone tarafından "abartılı bir yorum" olarak değerlendirildi. Arap Baharı’nda Türkiye’nin ne işi var diyenler, BOP’un 22. halkasının Türkiye olduğunu bilmiyorlar herhalde. Türkiye, Ortadoğu’da rejimi ve sınırları değiştirilecek 22 İslam ülkesinin sonuncusu olarak sıraya yıllar evvelinden konulmuştu. Yazılarımızda dikkat çektiğimiz Türkiye üzerine oynanan parçalanma ve işgal projeleri, gözlerden kaçırmak maksadı ile "senaryo" olarak gösterilmeye çalışılsa da maalesef akıbetimizdir. Bağımsız devletler işgal ve kaosla bir bir ele geçirilirken, bölgenin can damarı Türkiye’nin hedef tahtasına konmayacağını düşünmek büyük bir aymazlıktır. Bu sebeple, Müslüman dünyada gerçekleşen katliama kurtarıcı olarak, katliamı yapan batıyı çağırmak kuzuyu kurda emanetten başka bir şey olamaz. “Mısır’daki gelişmelerden İsrail sorumludur” denildiğinde, stratejik ortak ABD’den ve medet umduğu Arap Birliği’nden çok tepki aldı… Türkiye bu süreçte izlediği arkadan vurma siyasetinin hesabını er ya da geç verecektir. Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste…
Din imanı kullanıp, bizi kandıranlara
Yaptığı katliam ile, kul utandıranlara Allah bin lanet etsin, lanet olsun zalime Muaviye hortlamış; bak kan bandıranlara. Yezit oğlu Yezitler, kafirlerle bir olmuş Silahlar kan kusuyor, bu yol nasıl bir yolmuş Müslüman maskesi var, çalışıyor şeytana Yalan dolan sel olmuş, bak tüm İslamiyet solmuş. (SAV) Peygamber bile şaşkın, yapılan bu vahşete Ehl-i Beyt soyu iken, dindar düşmüş dehşete Kur’an-ı Kerim kitap, İmam Ali bir hitap Ortak paydamız olsun, dur diyelim vahşete. Katliam şeytan işi, acilen demeli dur Yezit ve taraftarı, olmuş lanet birer ur Allah’ın tüm laneti, tam üzerine olsun Yekten korusun bizi, Ehl-i Beyt denilen nur. |