sular/ın çekilinceye kadar..Şiirin hikayesini görmek için tıklayın yokluğunda..
zifir karası g/özlerim gece kadar üst üste ki her gün yeniden sonuna uyanıyorum gördüğüm rüyanın. sen,acemi bir rüzgar kendi savrulmuşluğunda uçmaya çalışan. ikimiz ise; nede çok kelime kendimize. aşkı öğretenime/öğretmenime.. (...) Dur demek isterdim şşşş sakin ol öylece sakin bağırma duyacaklar tabiki umursa, kaldı ki kimseyi umursamadan yaşayamazsın önemsediğin kadar varsındır ve tabiî ki önemsendiğin ki sıradanlığının zincirlerini kırmanın tek yolu şimdi dinle kasmadan ve kısmadan yüzünün çizgilerini ki düşlerini kur ama kırmadan kur kazanmak ve kaybetmek arasındaki ince çizgi kapıları açmadan gitmek midir? hadi sen uzaklaş kapıdan ve otur koltuğa ilişmeyeceğim söz ve didişmeyeceğim sadece otur ve yaslan ki yüreğin kocaman bir deryadır bilirim kendi bedenini boğmaya hazır ve unutmak sularına gömülen bir şişe ki sular çekilinceye kadar otur koltuğuna... sakın deme hissetmedim seni hiç sakın deme titremedi tenim ve ısınmadı/soğumadı çekilmedi kanım akmadı sularım kendi çağlayanımda ki minnacık bir gülüm/seme ufacık bir sinir düş/medi yüzüme deme... şşşş kesme sözümü sinir olurum bilirsin krem kokan ellerinin arasından serbest bırak saçlarını ve gel şimdi yanıma gel/usulca ve kimsesiz ki kayboldum... yolunu sokağını bilmediğim bir sehirde elimde hiçbir adres yok kime ne sorsam bilmediğim bir dilde cevaplar aldım kimsesiz kaldım kim olduğum belliyken kimliksiz kaldım... ve ben ki sevgili; sırtındaki açık unuttuğun kapılardan yazıyorum sana sen meçhule giderken şaşkın bir mavi deniz olurmusun demiştim ya kendi sahilinde bir sus aralığında bir rüzgar değse saçlarına tenin soğuyacak biliyorum... ve biliyorum, hiç bir şarkı anlatmaya yetmeyecek o anımızı ki hadi kıs sesini hırıltısız ve derinden duvardaki asılı duran gölgemi yerinden sök ve sök asılı duran seslerimizi... sus... tenine dokunan parmak uçlarım kadar sus sana kustüğüm kadar ahhh içimde nasılda tarifsiz bir tat var yayılıp duruyor tüm hücrelerime... kim bilir belki de bu kadar sevmiş olmamızın nedeni kilometrelerce öteden hissetmek ruhlarımızı... yüreğindeki ritmi boş ver dur... şimdi dur kabuk bağlayan bir yara gibi tekrar ettirme kelimelerimi aksileşmesin sesim hücrelerinde taşıdığın martıların çığlıkları kanayan tabanlarının acısı kadar dur ki bilirim eriyorsun azalma ve azaltma isteğin var içinde... (içini yerim dediğim düştü yüreğime ve güldüm şimdi manasız) istedim... senin kadar bende avuçlarımda sımmmsıkı kavrayıp seni ayak tabanlarıma eritecek kadar istedim ki dudaklarındaki vişne çürüğü bulaşmıştı tüm bedenime... alt yazılar geçiyorum şimdi az sonralar bir fragman telaşı zaman yazdığımı tekrar okumuyorum okumuyorum yazdığımı tekrar tekrarsız ve tekerrürsüz kelimelerim boşalıyor avuçlarıma ıslak kanadım işte yastığımda dağılmış saçların keskin virajların şarampol günlerine uyandırıyor beni sana yuvarlanıyorum her yeni günde ki sırtını daya bana geniş zamanlarda parmaklarım bedenimde gezinirken sen kokuyordu intihar gecelerimde... saklandım... sakladım ellerimi senden bihaber parmak uçlarım hatırladıkça seni bir b/aşka okşuyor kalemi.. bir başka sıkıyor canın acımadı değil mi? (...) |
sevdiklerimize yerim seni deriz (şiirinizde okuyunca gülümsetti:))
bunu bir yabancı duysa yamyam zannedebilir, ingilizcede karşılığı yokmuş
ben hasret dolu bir sohbet okudum çok güzeldi
çok duygusal, şiirsel
şiirin o sadeliğinin içindeki şiirsellik her zaman daha fazla çarpar beni
kutlarım değerli şairi.