Gazete
"O mu?
Bu mu?" Derken aldınız ellerinize beni. Tazeciktim... Hevesliydim,renkliydim. Siyah beyaz sayfalarım vardı elbet içimde gizlediğim; Lakin ben, ellerinizde renklenecektim... El değmemiş boşluklarla doldurmuştum ellerinizi; Dört köşe boşluklarıma "sevgi"li cevaplar beklemiştim. Beş harflik bulmacaya,"ayrılık" ı sığdıracağınızı düşünememiştim. Gün, devam ediyordu... Henüz geçmemiştim. Parmaklarınız tüm sayfalarıma dokundu,sevinmiştim... Tüm renksiz sayfalarımı, gözlerinizle renklendirmiştim. Hiç ayırmadınız yanınızdan beni, Eşinizle,dostunuzla tanıştırdınız. Ve ben, sizi epey benimsemiştim.... Bazen masanıza oturttunuz, Bazen dizinizde uyuttunuz... Sanıyordum ki ömürlük sevilmiştim; Yarın olunca değişileceğimi bilememiştim... Gün geçti, Ben, günlük sevilmiştim... Henüz kendime gelemeden, Kurtlar sofrasında Sofra bezi niyetine, sayfa sayfa serilmiştim... " Eskimiş " diyorlardı bana... Diyorlardı " Eskisini versene." Bir günde eskiyeceğimi akıl edememiştim... Verdiler ellere beni, Sayfa sayfa eskiyeceğimi kestirememiştim... Hava yağmurluydu. Ben, henüz bitmemiştim... "Eskisini ver." dediler yine, Ürpermiştim... Çamurlu ayakların altına siper edilmiştim... Umutlu havadislerim vardı benim; Yüreklere dokunacak cümlelerim... Taze olmaktı suçum, Korumasız olmak... Namert ellere kanmayıp, Paspas edilmemeyi becerememiştim... "Eskisi var mı?" dediler yine. Artık alışmıştım... Çünkü ben, Elden ele dolaşıp kirli dokunuşlarla yıpranmıştım... Zaten topu topu üç beş sayfa kalmıştım; Üç günlük sevdalarda, beş kuruş etmeyen yüreklere can bezi olarak kullanılmıştım... Selim Akgün |