AY DOLUNAY
Hep akşam kızıllığında düştüm bu şehre
Gül ayrımlarında tedirgin oldum hep Şehrin iki yakasına iki gül bıraktım, biri sana Tuttuğum el aydınlık gittiğim el karanlık Gündüzle akşamın öpüştüğü saatler bu saatler Ay dolunay sevgilim mehtap yok Sabahı olmayan bir geceye girdik seninle Güneşi öldürdüler Şiirler yazıyorum sana sevgili Kristal kalbine bandırarak kalemi Çiziyorum hüzünlerin üstünü Şiirlerle doğdu bu aşk, özlemlerle büyüdü Şimdi öldü ölecek prematüre bebek Bu bir sarısabırdır, bu bir ince hastalık Bu gece sen, sen değilsin sevgili Saçın şeytan perçemi, ağzın yılan yuvası Ay odama vurdu sevgilim aşk akşama takılmış Hüküm vermiş, fermanı mühürlemiş dudaklar, İmza ıslak Suskunluk kaplamış bakışlarını Ellerim çözemiyor yüzündeki düğümlenmiş esrarı Gözbebeklerinde pos bıyıklı adamlar Naralar atıyorlar içimde ki sandığa Bir resim var orta yerde ulu orta attığın Susarsan sancıyor sancılarım, Ay var bu gece sevgilim bir de yorgun bir yürek Islatıp ağlattığın Tek bir kurşun sıkıldı şehrin orta yerine Dudak arasında kıvrılan yılandan düştü tetik Ve ardından mahşere varan sessizlik Yaş damlıyor gözlerimden çatlamış nâr tanelerine Okuduğun tüm şiirler ağlıyor, kara kedi gülüyor Türküler ayrılık üstüne, sen de suskunluk Susarsan cümle yolu çetrefilli sevgili Susarsan şehir ölüyor, şair ölüyor, şiir ölüyor Ayrılığa gebe gece, yalnızlık doğuracak tan Ay dolunay oldu sevgilim mehtap yok, Bütün kızıllıkları sildin gözbebeğimden İçten içe gülmekte şeytan 03.08.2013/Samsun İbrahim COŞAR |