Yıldız-ı Ala
sinemden sinene bülbülü saldım
vakit tamam olsun diye bekledim dua ile yavaş yavaş gelirim cemalimi azar azar sine-i bahçene salarım gör hüsnü cemalimi payidar ol nuruna gül ektim kurumadı senle seyr-i sefer halinde vuslata düştü gönül yorulmadı sultanım hazır ol sırrı ayan ederim pir-i şahın cemde hutbe verdi ulemayı arşı alemde kadir kıldı sallallahu aleyhi vesselam’a selam saldı tekbir içinde göreve giderim arşta büyük yıldız yer değiştirir şemse dua içinde yer gösteririm geceyi ikrar içinde sabaha katarım tan yeri nur ile duaya doyandır cümle cisim izinle dolaşandır Rabbiyel Ala’nın bereketi ne boldur gönlüne harf harf dua kazıdım sırrı zikir edip mübaşa eyledim hissiyatına idrak verildi her türlü haline bakıldı beşer içinde salim ol gönle zeval verene çevir yüzünü pir-i şahın şurayı toplayacak yeni gelenlere yol gösterecek sırasıyla dua öğretecek yedi alem içinden haber almaya salacak hesabı güzel olmayanın hali ne zordur onca sultanın içinden çekip aldığım gönül sarayıma izinle daim kıldığım cennet-i alaya nur üstüne nur eklenir Yusuf gelenin ameline bakar yer gösterir yerin yüksek katında dua ile beklenir vakit tamam olduğunda yıldızları gör diye ardı arkası kesilmez yenileri eklenir beşere deva ol diye sana dualar hazırladık sırayla okuduk bir birimize el verdik molla Kasım efendi şerbet hazırladı diline tatlı manalar saldık a-lameti faikada ol diye gönlüne telkin verdik pir-i şahının ala sultanı seni karıncaya ekmek verirken gördük mahlukatın içinde nur bulduk gönlüne bereketi ummanı derya ile verdik şura yine toplanacak sana dua üzerine dua öğretilecek Yusuf gönül kapını çalacak haberi zikir halinde bol verecek gönle gelen nuru dua ile karşıla |