Dokunma
Gülüşlerin vardı
Hasretinde olduğum Ne güzel deyişlerin, her türlü güzelliğe Nasıl bir sevda bu bilmem Bu sevdanın sonu gelir mi sence? Son gülüşün Hep aklımda Gözlerinin içindeydim sanki Alışamadım halen yokluğuna Bilirim, seviyorum diye esip gürlememi sevmezsin sen... Hani bazen, susayım diyorum Sonra susmakta neyin nesi diyerek Sessiz haykırışlara gömülüyorum yine İçim ürperiyor Daha çok üşüyorum giderek... Gel dilini bağla bağlayabilirsen Gel de zülf ü yare dokunma şimdi Ve illa ki Gece sayıklamaları Karanlık gecelerden, karanlık gündüzlere kadar... Sonra Hani o şafaklar Üstümüze doğan Sensiz yalan gibi geliyor yeni bir güne başlamak Bilinmeyen yarınlar Belli ki yine çok şey götürecek... Ve Hep bir hasret şiiri dolanıyor Kalemin ucuna İmgeleri sen olan Düş, hayal ve rüyalar... Bir çiğ tanesi süzülüyor yanaktan Yüreğime doğru akan Yorgun ve hüzünlü bir çehre Yağmur topluyor Ayaz güneşlerden... Özlemek nedir bilir misin? Bir acı vurur, göğsünün kafesine Dilin lal olur Boğulursun içine damlayan Gözyaşlarında... Gel gönül Ya sabır dersin Allah’a sığınırsın dualarla Hasret türküleri dinlersin Bozuk plak gibi dimağına takılan... Yanmak nedir bilir misin? Bir ateş sarar, beyninden yüreğine Yüreğinden bedenine Bir katre su bulamazsın Söndürmeye... Ab-ı hayattır su Ateşe benzemiyorsa Hiç su ateşe benzer mi deme Yaş olup gözünden Akarsa yüreğine benzer elbette... Efkar nedir bilir misin? Kadehlerle söndürülen Bir cigara yaktığında Duman olup ciğerine gömülen Suskun sedaların bardak şıkırtısında... Neşeli sarhoşluklara benzemez Efkarın sarhoşluğu Alıp götürür maziye istemesen de Yakarsın gemileri Açılırsın denizlere... Dokunma Dokunursan ağlayacağım çünkü Bak yine sabah esintileri okşuyor alnımı Yine bir yerlerde söndürmüşüm içimde ki yangını Baharlar gibi ılık yaşlar damlıyor yine, kendi halinde... Yazan ve Seslendiren Mehmet Fikret ÜNALAN |