dönemiyoruz/gitmediğimiz yerlerden kendimize..Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Tekrarı olmayan rüyalar gibisin/topla dağıtmış olduğun çocukluğunu erken kalktığın sabahlarda ve bil ki her sabah, odama taşan yaşama telaşlarının elektriğine çarpılıyorum sana ıslak teminle/ parmaklarımın arasından kaçıp gidiyor zam/AN bilerek ardından gitmeyeceğimi ki kelimelerinin sağanağındayım/sana sussam..sana sus(a)sam boğulacağımı bil/iyorum..
(...) İşgaller kuşandım sensizliğinde sessizlik bir büyülü zaman ki kirlenmedim hiç... yüreğimin üzerine oturduğumda kanatırdı dikenlerim... ve bil ki sevgili; tarifi mümkün olmayan acılardan sancılardan ve tekin olmayan yerlerden sana/ sadece sana döneceğimi bilerek adım adım akıyorum içime... (içini yerim dediğim düştü yüreğime şimdi) ki sözler büyütürken sana her durakta gölgelerin kaplar yüreğimi... ve ben ki sevgili; girerim içine/derinlerine yarı açık unutulmuş kapılarından içeri tüm çağlarından geçerek kumdan kalelerinden sularından ve aldırmadan kainatın tüm günahlarına kaç kavim yok edildiyse bir o kadar ağıtlar yakarak ki parmak uçlarımda dokunsallığımın ateşi dönemiyoruz bil/iyorum hiç gitmediğimiz yerlerden kendimize... (...) |
hiç ayak izlerimiz olmayan kumsallarında o şehrin,
ve yine biz...
ikinci çoğuldan birinci tekile yol alırken,
çağaldık sandık yalnızlaşırken...
kaleminizin duygusunda kalemimin duygusuna düştü...
yüreğinize sağlık.