YAĞMUR AVCISIŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Yine düşünüyordum.166. günün sonuna geliyordum. Birileri mesaj atıyordu mesajları öylesine açıp fazla göz gezdirmeden siliyordum. Ama bugün öyle değildi. Birileri hala bana onu soruyordu. Ben susup kalıyorum bazen de ben kimim ki onu bana soruyorsunuz diyeceğim geliyordu. Bi de tabi şöyle düşündüm. Keşke o da arasa da bana sence ben nasılım şuan dese. Aman, işte bazen saçmalık oluveriyor tüm yaşantım. Ama bugün öyle değildi. Bazen her zamankinden daha yoğun duygular besliyorum ona karşı. Keşke bir de ona anlatabilsem diyorum. Ama karşımda olsa gözüme bile bakmayacak biliyorum. O yüzden yine defter sayfalarımla buluştum ve tamamen ona kasıtlı bir şiir yazdım. Belki çoğuna göre saçmalık ama ben o saçma olan herşeyin tutsağı oldum sanırım :)
Onu sormayın artık bana.
Ne anlatabiliyorum,ne tarif edebiliyorum. Onu bir tek kendime, Kendi içime dökebiliyorum. Bir bardak soğuk su içer gibi Ya da çok sıcak bir kahve. Gözünü değdirdiği her kadının ismi, Zihnimde kazınmış birer kahpe! O mu? O şey... Kurutulmuş güller gibi. Biraz daha koklasan Kokusu bitecek sanki... Sakladığın tek yerse defter araları. Ve her sayfa çeviriş bir kapı ardı. Yazılar,hayaller,anılar,günler.. Hepsini ardı ardınca açan o kapı, Kilitli kapı... O mu? O , Mürekkebi olmayan bir kalemle Defterime yazdığım yazı.. Aslında boş gibi görünen o sayfa Ama yıllar sonra açtığımda Aynı yazıyı okuyabileceğim türden bir yazı. Her harfin onu içeren kokusunu Burnumda duyacağım türden. O karanlık bir odada görünmeyen toz. Aslında var. Ama, Ne dokunabildiğim ne görebildiğim türden.. Güneş doğar ya inceden O karanlık oda tupturuncu oluverir ya. Altın tozu gibi içerisi ama Benim en sevdiğim türden.. Ve birkaç dakikalık. Sonra hafifçe yok oluveren... O mu? Ah, sormayın artık demiştim.. Nasıl anlatsam ki? Hani bir fincan kahve vardır elinde. İki dudağının arasına sıkıştırırsın önce Ve kahve dudağına gelince, O müthiş tadı hissedersin.. Bir de kahve bağımlısı isen, Bir yudumdan sonra ard arda Birkaç yudum daha içmek istersin. İstemsizce... İşte o, o tat gibi alışılmış, Aklını alan, hissettiren,iç çektiren.. Hani her yudumunda huzura ermişsin gibi. O mu? O , 1. ve 2. dakikanın , Tam ortasında kalan saniye. Geri işleme şansı yok. Hep ileri.. 2. dakika,3.dakika.. Ah geri işleme şansı olsa da 1.dakikadan bakan bana geri koşsa... O gözlerini yumma hissi. Hani bazen gece birşeyden korkarsın. Gözlerini sımsıkı yumuverirsin. Açsan aslında, Korkulcak birşey olmadığını göreceksin. Ama yumup hemen uyumayı tercih edenlerdensin. O işte bu hissi veren sebepsiz.. O mu? O şey.. Hani dilini ısırırsın da Küçücük bir tomurcuk şişer ya O tat tomurcuğu o işte. Canını çok yakan,o dil yarası.. Ama acısa da o yarayla uğraşmaktan vazgeçemezsin ya O türden... O mu? O, renki bir kağıt parçası. Ne yapacağını bilemediğin. Ama hani çok seversin,atmaya kıyamazsın. O türden.. Çok sevdiğim,unutmaya kıyamadığım... Ne deyim ki? O, nefes almak kadar zorunlu. Sanki mecbur almak zorunda olduğun Olmazsa hastalanacakmışsın hissine kapıldığın ilaç. Aman be ! Yetti artık! diyeceğin, Ama almadan da sağlığına kavuşamayacağın türden. O mu?.. O yokluğuyla bile, Bazen beni güldürmeye çalışan bir şebek Bazen usandıran yaramaz bir bebek. Hadi kafiye yapalım madem, Kanatları bükülmüş bir kelebek, Ön cepleri yamalı bir yelek. Ve bazen de kabullenemediğim bir gerçek.. İşte anladınız ya, O bazen saçmaladığım birkaç cümle. Ama saçmaladığım halde sevdiğim,beğendiğim.. Hala onu mu soruyorsunuz bana? O, yağmur damlalarının her bir tanesinin Üzerine serpiştiği kişi.. Tüm damlalar onu bulmuş gibi, Biri gözünün kenarından akan, Diğeri kulak memesinin ucunda. Bir diğeri boynuna sarılırken, Öbürü, Dudaklarının arasındaki çizgiyi dolduran Ve saçlarını sırılsıklam edip, Tüm vücudunu seyahate çıkan Bir yağmur damlacığı... Ve o, sırılsıklam haliyle Adım adım taneleri kendine çeken Bedeninde kurutan Bir yağmur avcısı... Evet, evet! O aslında bir yağmur avcısı... S.Yağmur Toprak |