İki Alem İçinde Sır-ı Aşk
ey nazlı sevgili
hasret-i rüya içinde ne derman kaldı ne çare vakti tamam olmadan bitmeden bu vuslat-ı çile görür görmez duyar duymaz bir halde sırra kadim sırra hakim olan yüceyi alada kalanım gönülde amansız fermanın bini bin pare dağları vakit içinde aşılmaz yolları destur gelmeden gidilmez bil iki vaktin hasretinde kaldık pirin bilir olan biteni saklar çoğu gerçeği arş-ı alanın yüce katında çiğnenmez hükümdür kadim olana gönlüne yar etme hasreti ey nazlı sevgili her seher vakti pirine açan yine o sefer-i seherde kokan gülüm eşi benzeri bulunmaz misk-i amberim gönül bağıma aşk-ı hakikat-ı yüce cananım gördün ki naziyade madde-i alemde aşkın hakiki zuhuru varilmaz yalan ile o aşk-ı huzur-u saadete canımda aşk ile can bulan huri sultanım ebedi hayatta tahtımın gülşah-ı rabbimin lütfuyla gelen zikir-i nura yanan yarim bir hasret-i gerçektir Medine ilinde sana doğan şemsle karışık garip halim aşkı hasretime düştüğünde yaren olsun diye iki alemin arasında hasretin harlı yolu amansız o yol ki deryaları içsen gel demedi mi varılmaz döküp gözünden hasret-i aşk-ı derya olan pınarı ruh-u safiyatını ezaya salma gülüm bana ulaşan kokunu gözyaşı ile harman eyleme aşk-ı harına arş-ı alemde dua ile düştüğüm sultanım mana-yı iksir sır gönülde yetmiyor kelamı sana iletmeye gönlünde yana yana kavrulan sahraya uzanan batmaz şems gibi aşk-ı hasretinde sevinci bilir vakti bekler hakkın indinde |