Gönüldaşım Sırdaşım
görür gönüldaşın
keder ile sükuta seyri seferini gamı yükleyip sırtına yalın ayak çöllere düşersin dalda hüma kuşları adın ile arşa seslenir yayılır semaya ezanların sesi sohbeti nurlu yarenim rüzgarların zikrini dinle gönlün yorulduğunda çöktüğünde dizüstü harlı çöllere dilinde Huda’nın adı Allahu Ekber tekbir ile eyle gönlünü varsın kanatsın elini ayağını çölün yaban kaktüsü sen yine tara zülfünü gökte gizli ay gibi her daim parlasın nurlu gözlerin cefadan olan açlığını doyur sabır ile bil ki çoktur rahmeti hakkın terbiye et nefsini bu devri alemde gözü o ki aç olan iblis-i şahandır o şahan ki ardı sıra gidenin elemle kanatır yüreğini onmaz hakkın gözünde cümle nebi alem içinde O ki şahların şahı merdan bil ki yarende yarem misk-i amberi gül olandan sürdü göğüs kafesine salın etrafta gönlü geniş her dem naz ile hasret-i sinende yananı sürdürme yaban olan ele gönül sırdaşın yer gök oynayana dek seninle vakit dolduğunda ansızın toprak yarılıp içine aldığında zuhuru tamam olanı gönlü gül ile her daim şen olan bülbüller cenneti mekan içinde mekanı bol olana rahmet ile aşk-ı nameyi canda rahmet içinde sunarlar gönlümün zikri ala destanı semada gizli ay parçam zuhuru halim olan sözüne ezaya salma kendini gam-ı keder içinde bu alemi şerif olan kula hayal-i mana arşta sür sefayı hakla zikir içinde sırdaşın yad eder durur sana bu seyri seferi an içinde boş alemi alem-i gayb nezdinde her daim der sana hak ile olan biteni canı pare pare yananım tenine har düştüğünde gönlü çöle dönenim açılacak sana sırrı alem zikri sefa içinde yari sinende görende kerim et gönül ile adımı sal semaya sırdaşım gamı kederi al gönlümden mevla saldı beni onmaz vuslata hasreti dert ile arş-ı alemde gezer dururum ayan beyan oldum şimdi sana sen biçare halde iken çare ol diye gönüldaşım sırdaşım derdimin dermanı en büyük kerimdir vakti tamam olmadan gerisini sual etme bana |