Abdal Yusuf
bahar-ı saadet
cümle erkan ile gönle düştüğünde ellerin duaya kıble yönü mescide doğru açılan sırlı kapıda bir seher yelidir o seher ki gönül arzu halde ömrü heba iken aleme doldurur gönül tasını seslenir Medine diyarından abdal Yusuf gamı rahmet dolu gönül dergahında öğüten derviş der ki ol bi cümle alemi semaya zikri beyan eyle yare açılsın Kuran-ı Kerim gül yaprağı gibi eda ile yıka nefsini dua ile ruhu pak eyle bil ki bu dünya dönen devri alem zevki sefası olan şuh-u keder gönle yalan ile ahbap edip yari şuha da ziyan eyleme bahar-ı saadet erkan ile Yusuf dediler adıma ezan-ı adap ile doldurdular kulağıma abdalın biriyim çölde koynumda harlı bir sızı gezerim cümle alemde o ki hakikati yarenim yalınayak ardına düştüğüm nuruna yüzünü sürdüğüm böyle bil beni kırma mağrur dalımı ezayı kitabe gibi sele verme yadımı gönüldaşım sırdaşım gönül bağımdan bülbülü güle verdim virane edip ömrümü yıktı gönül sarayımı Medine ilinde gayri bi hitap gezerim sende sür yüzünü semaya bal eyle diline kederi bu cihan-ı cefa gönlü bol olanda zulmetmez ruhu Sina’ya gönlüne indiğinde gökten nur dilinde şerbet-i ikram ile nefsine zikri bol öyle Yusuf’un ahvali böyledir diye |