koku/n II..bir nefes çekip derinden, kokunu hissederdim önce ve sonra tenini, boynuna yakın bir yerde ki içine hapsolmuş bir lamba olurdum... bil ki bağışlamadı beni hiç kimse avuç içlerinin yazgısında/çizgisinde ve kimse sar diye uzatmadı ellerini kanatlarımız kırık diye... bir soru/sorun olduğunu kabul edeceğim ve unutmayacağım ki delilik diğerine alışmak gibidir birazda... delim benim/delirdiğim sırtına mavi boyalarla çizerken masal kahramanlarını şekilsiz rüyalarla uğraşırken sensiz, bembeyaz sabahlara uyanıyorum kimsesiz ve sessiz ki zaman susarken nabzımda, geçip giden bir yabancı gibi koyu kahve tadında dilimizde umut/suzluk… anlamı susturuyoruz, mavi halkalarla denizin köpüklü dalgalarını öldürürken/ıslak ve terk ediyor yüreğimizdeki çocuk/lar buğday tenleri ile bizi... bil ki sevgilim olmayan sevgili; boğulamıyoruz firavun secde etmedikçe denizimizde ki yüreğimizde dar ağaçlı ormanlar kara bulutlar susamışlığı toprağın aç damla çatık kaşlı gök/ -yüzün sancılarımla uyandığım bir omuz ağrısı gibi... cevaplarına ulaşmak için yuvarlanıp derinlerine kapanıyor g-özlerim bir çukur kazıp gamzelerine, gömeceğim seni üstüme sönmemiş izmarit ateşi gibi yokluğun AK/ciğerlerimin üstünde yar/a ve çekiyorum içime beklentilerimin dumanını küle dönüşünceye kadar nefesim ki ayaz bir gecede üşümesin diye yolunu kaybetmiş çocuklar… bunun bir adı olmalı bir cinnet anına dönüşmeden renkleri değişmeden yaprakların, bahardan/yaza yazdan aşk’a geçemedim henüz dağınık ve savruk kelimeler/im biliyorum kalkmadan oturduğum yerden, yıkamadan yüzümü,izliyorum senin tüm boşluklarını istiyorum, uysal mavilerle derinlerinde ki ezberi zor bir tarih gibisin fizik kılıfında karşıma çıkan.. atomlarına ayır beni, hiç öpmediğim parmak uçlarınla, vur şişeyi ve devir bardağı masaya keşfetmiş gibi yeniden bir şeyi dayan kasıklarıma kadar avuç içlerinle yüzümü tut ve tamam geçti de… eteğinin altına sakla sorgularımı/sorularımı tarifi mümkün olmayan haller böyle yaratılır değil mi? tanıştırılmamış bedenler/yüzler gibi... bil ki sevgilim olmayan sevgili; güneş yüzü görmemiş kelimeler, tanımlanmamış sözlerle birleşince aşk/tene bulanmış bir koku bırakıyor çek içine ve kokla şimdi… (…) |