Bir Umut Dünyaya
Akıl hücrelerinde prangalar
Küçücük Küçücük insanlar Tutsaklar İşportada pazarlarcasına özgürlüğünü Akılsızca akılsızlar Sorgusuzca Ve Yosunca tutunmak pis akıntıların bir kenarına Çaresizliğin mazeretlerini sıralamak sonra Fütursuzca İşte öylesine Yaşamak varken İnsanca O denli kolayken yaşamak Sinsice Puştça Kollayıp ara yerlerden fırsatları Kolayca ... Ne kadar Ahlaksızca Yer eski yer değil kürede Denizler ve gökler de Umut dağıtamıyor mavilikler Çamur denizlerinin çocukları nefessiz Ve ıslak bedenleri Kararmış okyanuslar Zifte bulanmış martılar Petrol fiyatları hınzır Bağımlı yaşamlar Sahnelenen belli Seyircilerse Çaresiz Düşüncesiz düşünceler Renkli yüzler Tartışmalar Lakırdılar Laflar İki kuruşa satılırlar Kıymet biçilemeyen kıymetler Eylemsizlik Ve yitirilen değerler Zamanlardan Karabasan Görüntüleri gözbebeklerinden içeriye Görünenler zehir zıkkım Kan rengi yolculukları bebeklerin Yollarsa karanlığa İnsanlar İnsan yavruları Onlar daha da Çaresizler Köle akıllar Sessiz sedasız sürüleri dünyanın Yığınlar Ne kadar da kayıtsızlar Doğa Hırsların kurbanı Siliniyor kiriyle insanın Yitip gidiyor kerametleri yer kürenin Son dönemeçlerinde daha hızlılar Frenleri patlamış Hız tutsağı Benlik sarhoşluğundalar servet sahipleri Yol nereye Bilinir mi efendiler Görür körlüğünde aymazlığın Yokluğa bulaşan yaşamlar Hırslar İhtiraslar Yeni kurbanlar ararlar Almadıkça insanlıktan nasibini Anlamsızca tükenmenin hoyratlığında Olabilir mi insan İnsan gibi insan Raconlar kesiliyorsa Parıldıyorsa ahlaksız yaftalar garibanların boyunlarında Çalınan kapıların tokmak sesleri Bilinir de umursanmaz En yakın çalanların kulağında patlar Hevessizliğine hüküm giydirilemez çoğunluğun Yumaklaşmış uyuması gibidir arıların Kaybetmeden sürüklenmeli peşinden Olası baharların Sevgisizlik İhanet ve haram Tanımı gibi oluyorsa insanın Bitmiştir Gitmiştir milyar yıldır Yaratılanlar ve yaratan İnanın Her devrin bilinen hastalığı Anlamayanlar Mezar taşları sessiz gibidir Onlardan bile Medet umanlar Kan dökmekte çare arayanlar Adak mumları Kumlu tavalardan titrerken tavanlarına mabetlerin Diz çöküp vicdanlarının üzerine Vicdansızca yığılanlar İhanet edip bereketine Toprağın Denizin Ormanın Sığınıp da varoşlarına pis şehirlerin hasleti Teslimiyetin en akılsızcası Oradadırlar Gerçek yaşamın güncesi Yıllardır Değişmedi bir tek hecesi Dünyanın her yerinde Hep onlar Çocuklarımız Çocuklar Çarşı pazarındaydılar bir kasabanın Avuç içi kadar yüzleri At dışkılı minicik elleri Peşinden koşarlarken atların Lepiska saçları Bir don Bir entari Yoksulluğun peşinden Kız çocukları Alınları çıkık Ve güneş yanığı bozarık saçlarına Serpilmiş sanki ay tozları Yüzleri bıkkın Ürkek bakışları Korkulu Yeşil Ela Kapkara gözleri Geçmişleri buydu Sanki gelecekleri de bu olacaktı Ne gidenleri huzura doydu Ne gelenleri umuda yolcu Anlamak gerek yaşamı Anlamak olanları Nasıl hoş karşılar gelenler Gelene hoş geldin nasıl denilir zorluğunda Belki bir umuttur yinelenmek istenen Belki yeni bir kuşağa atıf Yine de gelene demek gerek Hoş geldin bebek 23 ocak 2010 Denizli |