Dalgakıran
Nice fırtınalardan sonra…
Bir dalgakıran bulmuştu yelkenli kendine, Suları sığ ve sıcaktı… Huzur içinde ve umutla, Çabucak yelkenlerini indirmişti. Güneş yelkenlerine vurup, ılık meltemi içine çektiğinde Savunmasız kendini dalgakıranına bırakmıştı. Aradığı güveni bulmuştu… Suların ışıltısı üstünde ve parlayan yıldızlar altında Zamanın nasıl geçtiğini anlayamadı… Dalgakıranına sevdalandı, Sessizliği ruhunu besledi, Mevsimler gelip geçti… Yelkenli sakin sularda kaldı. Hırçın dalgalar çıktı, Okyanus kabardı bir dünya oldu, Yelkenli dünyayı umursamadı. Yıllar birbirini kovalarken, O hep dalgakıranının yanında kaldı. Bekledi… Sonunda etrafına baktı, Fark etti ki… Başka tekne ve yelkenliler yosun tutmuş ve eskimiş halde dalgakıranda bekliyorlardı. Kendini bekleyen son da bu muydu? Usulca kabaran ve hırçınlaşan okyanusa baktı. Bir karar verdi, Derin bir nefes çekerek rüzgârı yelkenlerine aldı Dalgakıranın da ölümü beklemektense, Kararlı ve yelkenleri dimdik Okyanusta ölümü bulmaya gitti… |
bir martının kendini araması gibi.
anlamı ve ağırlığı büyük bir şiir.
büyük bir yüreğin okyanusundaki dalgalardan biri daha kıyıya vurdu diyecektim.
her dalga,her şiirin beraberinde bir şeyler bırakıyor,biz kıyıda bekleyenler için.
yürekten tebrik ediyorum.