ŞİM-ŞİİR
Seni seviyorum cümlesinin bin katır yükü anlam taşıdığı günlerden yazıyorum.
Kim bilir , belki de Şair-ul Hüsran’ın son satırlarıdır .Titrek elleriyle kaleme aldığı . Belki de son nidanın uğultularıdır . Saat yarım , tıpkı hayallerim gibi yamalak. Ayaz bir gecenin yarısındayız. Ölüm dediğin şey ne çok yakın nede çok uzak . Hayat denen çemberin tam ortasındayız. Nezarethane gibi şu bizim konak , Duyguları tutuklu insanlar yaşar. Dar ve uzun , kimileri çıkmaz sokak . Bir garip şehrin en ücrasındayız . Zamansız haykırışlarla hatırlıyorum adını. Ansızın aklıma takılıp fikrime düşüyorsun. Bir bardak çay alıp , içmeden tamamını Beni uçsuz diyara hayale götürüyorsun. Ayrılalı çok oldu , bende hâla izi var. ‘Kavuşmak na-mümkün ‘ tanrı öyle diyormuş. Alnıma yazılmış bu yürekte hüzün var. Ben seni seviyorum tanrı ne karışıyormuş. Bilirim sen sana yakışanı yapıyorsun ; Aldatmak senin fıtratında var ! Onca şeyi bir kağıda nasıl da sığdırıyorsun ? Anlaşılan senin vicdanın da dar. İhanetini izah ettin son mektupta açıkça İhanetin izahı olur mu ? Kahpece ve soysuzca ! Şimdi masamda kancık sevdaların samimi dostu , Bir kaçak tütün, tüterken. Sen ‘Elveda’ bile demeden gidiyorsun , Sevdadan sevdaya koşarken. Aslına bakarsak satırlara dökülmüyor yalnızlık. Titrer ellerim sen başka eldeyken. On üç şubat gecesi bugün, odam soğuk ki ne soğuk. İliklerime kadar üşüyorum bu satırda senden bahsederken. Üst üste pişmanlıklar var acı içinde. Öylede döner dünya işte böylede . Sanmasınlar ruhuma vurdum kelepçe . Şimdi yaşasak da bir , ister ölsek de. Nihayetinde şiir , urgandan yapılmış bir dar ağacı. Asılır boynuna şair rezilin . Yazılır çizilir cümleler zehirden acı . Öldü tüm duygular siz yasa gelin. yusuf özmaya |
"bir"i sevse
"bir" de karar kılsa
ve iki gözü tek bir sevdaya uyanıp
aynı sevdada kapansa insanın
ihanet olmasa yani,
adı bile konulmamış olsa
bilinmese
yazılmasa
şiir'in kalbine de işlemese soğukluğu böyle.
şiirinizi okuduğumuz için teşekkür ederim