Bilesin
Nefretin gözyaşına kilitlendiği ısrarla,
Sana bakıyorum beddua eder gibi… Tahammülün kefene sarıldığı bir sabırla, Mezar oluyor gördüğüm… Bilesin! Seni seyrediyorum, en kırgın yanımda… İçimde müebbet çözümsüzlüğe mahkum bir kördüğüm… Sıktıkça alıyor canını, Bilesin! Gidecek yeri yok sensizliğimin.. Kimsesizliğim soruyor seni,,. Küsüyorum, cevap bile vermiyorum. burası karanlık… karanlıkta kaldı dualar. Bir soru ordusu ile, seni arıyorlar… Bilesin! Ne idi bizi kilitleyen sır? İçimde bekleşen duygular kimin? Ağlayan bu ses, bir katilin narası iken, neden bu denli masum? Ellerimde kalakalmış bu kelepçenin anahtarı yitik? Yalnızlığımın gölgesi, dokunacak kadar yakınımda duruyor… Neden? Yüreğin aklı olur mu? Bir kalp delirir mi yokluktan? Kainat ölür mü iki kelime sustu diye? Daha anlamını bilmediğim onlarca sual, Seni bulduğu yerde tutuklar, Bilesin. Zamandır, acele etmez. Bir seher vakti duaya durduğunda, eline tutuşturulur ahım… Anlarsın, ve hatırlarsın… Hatırlarsın verdiğin o sözü. Mahçup bir son nefes durağı olur nasibin… Haberini duyarım, öldüğüne inanmam. Ne yasını tutacak kadar dost, Ne de cenazeni ortada bırakacak kadar küs olamam… Utanırım ardından üzülmeye, Salanı bile duyamam… Bilesin Mumyalanmış öfkeler susar. basma kalıp sevdalar utanır , yaşanmamış dakikaların kahrına gömülür gece. Acın ömrüme uğrar… Bir ağrıyla /can/ derdine düşerim… Zamandır… Ecele etmez. Gün gelir, Bir ilahi cilve, seni bir kayıp mezara sokar. O gün belki affederim. Yerini bir ben bilirim. Rüyalarımda görür, uyandığımda sana dua ederim Emanet bir yetim gibi seni kollarım dualarımda. Kağıdın yırtılır, Kalemin kırılır, Ama ben yine seni çizerim… Bilesin! |