SINAV
Sıradan bir gün.
Herkes koşuşturuyor. Günlük işler,hayat meşgaleleri. Bir çocuk dondurma diye ağlıyor,annesi sonra diye çekiştiriyor. Genç bir kız, kolları kitap dolu ,sıcaktan bunalmış. Parkta simit yiyen iki yaşlı. Güvercinlere yem atan bir kadın. Kafası dumanlı bir genç, oldukça acelesi var. Birden şimşek çakar gibi, güçlü bir ses geliyor gökyüzünden.’’Tıp’’ diye. Herkes donuyor olduğu yerde. Düşünceler uyanık,akıllar başta. Kimse hareket edemiyor,donmuş kalmış bütün insanlar. Bir kadın bağırıyor’’Neler oluyor imdat, kurtarın beni. Sesi çıkmıyor ne kadar çabalasa boş. Yürekler de büyük bir dehşet ,hadsiz bir korku. Tekrar duyuluyor aynı ses’’Nasılsanız öyle ölürsünüz,nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz.’’ Kadın:’’Hayır bu kadar kısa olamaz hayat daha çok planlarım vardı.’’ Delikanlı:’’Daha ben yaşamadım ki’’ Genç kız:’’Ben her şeyi bırakıp doğru yaşayacaktım,daha yeni karar vermiştim’’ Ve yine yüreklere korku veren o ses: ‘’Ölmeden ölmeliydiniz. Bütün şartlar söylenmişti. Süreniz bitti. Duydunuz gongun sesini. Cevap kartlarınız lütfen.’’ |
yıllarca içi boş vaatlerle oyalandık
ne değişecek bu düzen, ne gelişecek izan
diyelim ki denk getirip başardık
ekmeğe yetecek iş nerede o zaman
milletin yediğini sanıyor lafazan
yüreğinize sağlık