BIRAK DAĞINIK KALSINBırak dağınık kalsın odan Kaç kez üzerine basarak çiğnediğin pantolonun, Pencerenin mandalında asılı kravatın, Koltuğunun altındaki söküğü bir türlü dikemediğin gömleğin, Bit Pazarından on liraya aldığın ceketin, Bırak dağınık kalsın be. Tepeleme ızmarit doldurduğun kül tablası, Televizyonun üzerindeki yağda yumurta sahanı, Kitap dolabındaki kokmuş çorapların, Odanın her tarafına yayılmış olan fındık-fıstık kabukları, Bir aydır çamaşır makinesinde, asılmayı bekleyen çamaşırlar, Bir haftadır’’ Yıka beni’’ Diye feryat eden bulaşıklar, Kapı arkasında ‘’ Ne zaman atacaksın beni?’’ Diye bekleyen poşet poşet çöp, Bırak dağınık kalsın be. Bırak be Sami Bu gün düşünceleri de bırak. İhanetleri, satılmışlıkları, Özlemleri,kırgınlığı, dargınlığı, küskünlüğü, Hüsranları, boşa giden umutları... Boşalt artık şu koca kelleni. Mancalak gözlerin bir kere de görmesin olup biteni. Yelken kulakların bir kere de işitmesin her söyleneni. Patlıcan burnun bir kere de almasın koku. Korkma kıyamet kopmaz. Hem kopsa sana ne ulan…İçinde yanacak bir tutam otun mu var? Ulan akıldan münezzeh herif Alemin derdi seni mi gerdi? Kalk haydi kalk…Kaldır o koca kıçını. Bak hava ne kadar latif, İklim ne kadar mutedil, Tabiat manzaraları ne kadar mükemmel, Fiyatlar da ehven…Daha ne istiyorsun? Varsın ahali biraz puşt olsun. Aldırma... Dedik ya kafayı boşalt bu gün. İn şöyle Kadıköy’e...Moda Sahillerini dolaş biraz. Ulan beynine biraz oksijen gitsin hiç olmazsa. Millet Süper-Men olmaya çalışırken, Sen Nikotin-Men olacaksın neredeyse. İn Eminönü’ne…Bir balık-ekmek ye. Korkma lan korkma pinti herif...Sadece beş lira köprü altında. Yeni Cami önünde kuşlara yem atmayı unutma. Alt tarafı elli kuruş… Onlar da ‘’Huuu huuu huuuuu ‘’ Der sana merak etme. İlle başka dostlardan bekleme ‘’Huu huuu huuu ‘’ yu. Değişiklik yap hayatında bir gün de olsa. Çık Sultanahmet’e Minarelerden ‘’ Hayyelessalah’’ ı bekleme Otur bir çeşme başına Önce üç kere eller, Sonra ağız, üç kere...Ve burun. Unutmadın değil mi? Annen öğretmişti hani. Sonra dal içeri…Merak etme giriş serbest. Haydi be Sami. Elin Gavuru taaaa anasının damından geliyor. Sen altmış senedir tanırsın bu şehri. Ulan hiç mi merak etmez insan? Kız Kulesi’nin içini? Dolmabahçe sarayını? Büyük Ada’yı, Heybeli’yi, Kınalı’yı? Ulan öküz…Git Kanlıca’da bir yoğurt ye bari. Yahu...Çamlıca burnunun dibi. Altmış senedir gitmedin bari şimdi git. Alt tarafı yüz otuz beş kuruş bir akbil[*] Biliyorum yedi tepeden birden zor, Hiç olmazsa bir tepeden bak şu İstanbul’a. Yok...Yine oturdun bilgisayar başına değil mi? Sana ne diyeceğim biliyor musun? Senden adam olmaz. En iyisi sen git Sarayburnu’ndan kendini denize at. İstanbul sana göre değil. Ve hatta bu dünya... ------------------------------------------------------------------ [*] İstanbul’da belediye otobüslerinde kısaca akbil denilen bir elektronik bilet kullanılır. Öğretmen indirimlisi yüz otuz beş kuruştur. |
bu yıl okudum:)
Geçen yılki şiirlerimi deferime alıyorum.
Çünkü çok zamandır doğrudan sitedeki sayfama yazıyorum:)
Bugün şiir yazmamışım.
Şiirinizi görünce okudum.
Bugün bende anlattığınız moddayım,
birazdan kalkarım bilgisayar başından,
Akşam Ankara'ya gideceğim.
Yarın akşam bir şiir dinletisine gideceğim.
tebrikler,
Yorumlardan okudum,
neyseki ortalık temizlenmiş:)
selâm ve sevgilerimle..