SABAHIMIN YILDIZI
Erzurum’dun…
Er geç zulüm oldun kar tanesi soğuk gecelerime Erimeden muradıma eridim gözlerinin sıcaklığında kar misali Gözlerini yokladım alınması zor yoklama kâğıtlarında Hep buradaydın aslında ama eksi vermişti sana yüreğim Eksilerek karanlıkta… Yok umutlarım olanaklarda Yokluğunda varlığını soludum, solunması en zararlı zehirlerde, Tokluğunda açlığını hissettim, susuzluğu geçirmeyen en acı nehirlerde Yazdım kendimi en ağır cinayet romanlarında Katili ortada yapayalnız Maktulü meçhul ‘’AŞK’’ larda Sana göz yumdu çirkinliklerim Kabullenişlerdeki her evet idin sancılarımda Hayır demeye nasıl vardı tamiri zor sözlerin İçime çektiğim son izmaritti o güzel gözlerin Sabahımın Yıldızı Şimdi hangi evrende hangi gezegene uydusun Oysa ben seni yüreğimin güneşi yapmışken Parlaklığının ziyası söndürmeye kadirken Yalancı güneşleri… Acılarını yama yapmışken bütün bedenime ellerin Şimdi bu terk ediş niye? Söyle, söyle hiç mi sevmedin… Ekmeğimdin arpa buğday ektim yüreğine, Hasat vakti sen şimdi yağmura hasret Bense damara enjekte edilen şırınga gibi Sürgün sürünmelerdeyim Bana katılan acıları hercümerç olmuş vakitlere nispet Serptim tavaf ederek ‘’Say’’ amadım sana dönüşlerimi Bilerek.. Belki de ağırlaşmış müebbet yedim Bu aşkın kör hapsinde Zaman gardiyan olmuş Kelepçelenmiş ellerimde yelkovanlar Daralmıştım vakitler ayrılığa uzanan koridorlarımdı Darağacına asılan kurbanlar gibi atılacak tekmeyi bekler yüreğim Vakit çok geç acılar eklenerek çoğalıyordu Cellatlar kasap olmuş neşter vuruyordu acemi hekimlerime Narkoz yemiş gibi sarhoş ‘’Aşk’’ kadar nazikti bedenim… Diş kırıklığına uğramıştı düş ağrılarım İş seni sevebilmek miydi yoksa sensiz ölebilmek miydi? Bilemedim… Sabahımın Yıldızı Hani yolunu kaybedersin ya Bir çıkış ararsın amansızca Pusula olmuştun sen yüreğime Artık doğmuyorsun gökyüzüme Bense acıları yoldaş edindim Kayboldum bendeki bende 15 Nisan 2013 Pazartesi Serkan YAZICI |