SINIR TAŞLARI -III-Yabancısıydı buraların epey yabancı korkuyordu sanki merak takılmıştı koluna ürkekti bir şeyler yapmak istiyordu ama bilmiyordu her şey kavga oluyordu sanki Caddeye açılan ıssız sokak sokağın ortasında küçük bir kız çocuğu o çocuğun kararmış elleri ve ellerin tuttuğu yıpranmış bir bez bebek Duvarın dibinde bir adam adamın gözlerinden düşen son damlacık damlacığın düştüğü kaldırım ve kaldırımda biten umut fideleri Karşıda oturan yaşlı kadın kadının çatlamış büzülmüş dudağı o dudaktan çıkan ağıt ve ağıtın her notasında kayan bir yıldız. Bir an sıktı yumruklarını yabancıydı ürkekti bir kıvılcım tutuşturmuştu yüreğini Bastığı o toprak toprağı eşeleyen eller ellerdeki nasırlar nasırların anlattığı öyküler ve her öyküde açan uçurum çiçekleri Uzakları gördü ürkekti Ama yabancı değildi şimdi. Gözlerinde mevsimsiz bir gonca taşıyordu ürkekti baktı uzaklara bakınca düştü gözlerindeki gonca buna ağladı işte iki damla göz yaşı ıslattı yolunu Uzaklara yöneldi yürüdü akşam olmuştu önce yıldızlara baktı sonra toprağa toprakta biten bir ninni eşlik etti adımlarına Kaç kapı açmıştı öyle kaç sınır taşını bırakmıştı geriye Yürüdü daha yürüdü kayıp kapalı kapıyı bulma umuduyla yürüdü... |
Şiirinizi beğeniyle okudum,yüreğinize sağlık.
Saygılar..