Sök Çoğul Düşlerimi GöğsümdenParmaklarımızın birbirini süzdüğü dokunuşlarla Özlemin saklılarına eğilerek bıraktık nefeslerimizi Bir yaşamak andının sararmış perdelerini kapattık Şafağa teslim ettik sorgusuz ayinlerimizin rengini. Ateş kendini süzerken özlemli çığlık geçişlerinde Büyüdük defalarca, söndürülmemiş yangınlarla Tükendik bir menzilde, yangın olduk sarılışlarla Sokuldu güneş utangaç yakışlarla yatağımıza. Her sözün tükenmişliğinden sıyrılırdı kendince öz, Bir yaşamak duldasıyla kıymıklara bölünürdü köz Hüzünlerin dalgakıran kıyılarında resimlenirken söz Yamaçlardan sarkardı içimizdeki ağrı, ağlarken göz. Asırlarca aradı kendi derinliğini yürekten kopan mil Sevda, uzak kentlerde ışıldayan bir özdü, alevdi dil Umut çaputlarını çürütürdü rüzgâr, denizle akardı Nil Mil taş oldu, alev küle karıştı, canhıraş yankılarda zil. Kaldır, yüzyıllardır kendimi saklayan lahit kapağımı Ört, gölgesiz yalnızlığımın çürümüş tunç kapılarını Sök çoğul düşlerimi göğsümden, talan et ovalarımı Yık istersen, aşka direnemeyen yurdumun yapılarını. Acılar sürülmüş bedenlerle birbirimizi beklerken Silik bir gecenin arsız tırnaklarını törpüler yaşam Penceremizdeki buğuyu okşar tükenen zaman Mevsim sonbahardır, ruhumuza tüneyince hazan. Ömrümüzün zili çalar her sabah unutuluşa uzaktan Düşlere sarılarak ağlar bir kadın, yaş akar yanaktan Yanık bir fitildir yaşananlar, esmerdir yürekteki talan Bir omuz seç kendine, kederlendikçe yaşama yaslan. Selahattin Yetgin |