Ahımı Hicranımı
yer yok mekan önemsiz
zaman sıfıra dayalı, hiçbir şey kesmiyor gönlümü çürüdü tükendi duygularım... bir şişe incir rakısı var masada; boğazımın orta yerinde yudum yudum ölürken, urgan misali dolanıyor elimde şişem... seni örtecek sözlerde yok şimdi dışarısı soğuk üşütme emi... serseri rüzgarlar esiyor işte o sımsıcak bakışın nerde? yokluğunla gamzelendi gönlüm yine... hüznümün adı belli uzak diyarların doğmamış çocuğuna şiirler yazıyorum papatya baharında... sonra ayrılıkları kurutuyorum kızaran göz pınarlarımda... şehrime uzaksın gök kuşağım gel seninle saklambaç oynayalım elma armut deseler de biz bu sevdadan çıkmayalım... bir damla pembe gecesin yastığımda rüzgarı diz çöktürdüm senin bakışlarına ellerimi uzattım boşluklara yıldızları topladım göndermek için sana... umutlara uçmak için peşindeyim cam kenarında ki garip menekşeyim işte yine aklımın çengelinde dilimden düşen kifayetsiz cümlelerim... kafam bulanık bu akşam, kalkıp olmayan şerefine iki tek de ben mi atsam yoksa Müzeyyen ablayı açıp ’ ahımı hicranımı mı saklasam ’... Sibel Bozbay |
işit ki şükret haline..diyesim var bu harika dizeler karşısında
bir keder biriktirmişsiniz ki .. ne kadehler boşaltır
ne de sebebini döndürür bırakıp gittiği yere
yüreğinize sağlık
ömrünüze bereket