ÖLÜDERE
ÖLÜDERE
Kulaktan kulağa metalik fısıltılar Aktı tellerde, uydularda yankılandı Ulaştı başkente sınırları aştığımız Telaviv’den Vaşington’dan Oysa aşmaya çalıştığımız Açlığın sınırıydı yoksulluğun bile değil Çalıştı uzayın metalik gözleri Büyük biraderin kulakları Bekledi ölüm melekleri dönüşümüzü Kaçağa yazgılı ölüme mahkum çocuklardık Düşlerimizin peşinde koşan Minicik kuşlardık Uzak gökyüzünden kuzeyden Yıldız yeliydi esen, eli ayağı kesen Ardından ölüm fırtınası getirdi Duyduk ıslıklarını düşerken bombaların Sonra …… Yok sonrası bizim için Yanıp küle döndü derilerimiz Sıcak yuvalarına döndü katillerimiz Uygun adım yürüyerek. Çocuklarına sarılmaya Utanmadan onların saflıklarından Biz kaldık Uludere’nin vadilerinde Ondokuzu çocuk otuzdört can Büyümeyeceğiz artık Durdu hayatımız durdu Bir katır , bir eşek, kurban edilen bir koyun Bir karınca, böcek gibi Mahkum edildiğimiz kaçaktan dönerken Gözlerimiz korkuyla dondu Duyunca silahların sesini Bizim için unutma hakkınızı Kullanmayın ne olur ! Ellerimiz yok tutamayız Kanadımız yok uçamayız Ayaklarımız paramparça Acımız büyük susamayız. Utandı mı bizi öldürenler Bahçede açan çiçeklerce Dağıldığında parçalarımız yer yüzüne Çocuklar katledilince Utanılır çünkü Ocak 2012 Ankara Hürdoğan Aydoğdu |