BÜYÜK SIRŞiirin hikayesini görmek için tıklayın Hz. Ali ile Hz. Fâtıma’nın evlilikleri nasıldı?
Hz. Ali ehl-i beytin babası, Hz. Fâtıma ise annesiydi. İkisi de çocukluklarından itibaren Peygamber Efendimizin terbiyesi altında yetişmişlerdi. Hiç merak ediyor musunuz, onların evlilik hayatları nasıldı? Efendimiz nasıl bir kayınpeder, Hz. Ali nasıl bir koca, Hz. Fâtıma ise nasıl bir hanımdı? Hz. Ali nasıl bir koca, Hz. Fatıma nasıl bir hanım idi? O günkü yaşam şartları, zengin-fakir ayrımı olmaksızın herkes için çok zordu. Şüphesiz bu zorluktan hanımlar da paylarına düşeni alıyordu. Hz. Fâtıma evlendikten sonra kayınvalidesi bir iki yıl içerisinde vefat ettiğinden onunla çok fazla bir arada olamadı. Ondan sonra Hz. Ali’nin yardımı ise kendisi için yeterli olmuyordu. Hz. Ali çoğu zaman insanlara hak ve hakikati anlatma adına evden uzakta kalıyordu. Evde olduğunda da ailesinin geçimini sağlamak veya Efendimize (s.a.s.) hizmet etmekle meşguldü. Bundan dolayı çocukların bakımı, ihtiyaçlarının yerine getirilmesi, su taşıma, hamur yapma, değirmende un öğütme, temizlik gibi işler Hz. Fâtıma’ya kalıyordu. Bütün bunları yaparken zorluk çekse de o, davasını, ibadetlerini, eşini, babasını ve çevresini asla ihmal etmiyordu. İş bölümü yapıyorlar Allah Resûlü (s.a.s) evliliklerinin ilk günlerinde Hz. Ali’ye, "Dışarı işlerini sen yap, içerideki işleri Fâtıma yapsın" diye tavsiye buyurmuştu. Hz. Ali, evlilik hayatı boyunca bu tavsiyeye uymak için gayret etti. Buna göre evin dışişleri onun olacak, içişlerini de Hz. Fâtıma yapacaktı. Hz. Fâtıma yardıma ihtiyacı olduğu zamanlarda ise kayınvalidesinden yardım isteyecekti. Konuyu annesi Fatıma binti Esed’e açan Hz. Ali ona hanımı ile arasında geçen konuşmayı anlattı. Sonra, "Allah Resûlü’nün kızına, dışarıdaki işlerinde ve su taşımada ben yardımcı olurum. Sen de ev içindeki işlerde, hamur yoğurma, ekmek pişirme ve buğday öğütmede ona yardımcı oluver" dedi. (Zehebî, Alâmü’n-Nübelâ, 4467) İş bölümü yapmak çok iyi olmuştu. Herkes kendi işini ve sorumluluğunu biliyordu. Sıkıştıklarında birbirlerinin yardımına koşuyorlar, mutlu ve huzurlu olmak için sevgi ve saygının yanı sıra ilgi ve anlayış gösteriyorlardı. Peygamberimiz kızına nasihat ediyor Efendimiz bir baba ve kayınpeder olarak zaman zaman kızını ziyaret ettiği sıralarda kızına ve damadına hayatları boyunca yollarını aydınlatacak nasihatlerde bulunurdu. Zaman zaman, "Allah refiktir, rıfkı (yumuşak davranmayı, iyi muamele etmeyi) sever. Kişi kaba saba, sert davrandığında kendisine vermeyen şeyleri yumuşak davrandığında verir" (Müsned, 1/112) buyurarak birbirlerine karşı anlayışlı olmalarını ve yumuşak davranmalarını söylerdi. Efendimiz, düğün günü kızı Hz. Fâtıma’ya şöyle nasihat etmişti: "Kızım! Evimizden çıkıp başka bir eve, ülfet etmediğin bir kimseye gidiyorsun. Sen kocana yer ol ki, o sana gök olsun! Sen ona hizmetçi ol ki, o sana köle olsun! Kocana yumuşak davran. Öfkeli hallerinde sessizce yanından kayboluver. Öfkesi geçinceye kadar ona görünme! Ağzını ve kulağını muhafaza et! Kocan sana fena söylerse, söylediklerini duyma ve sakın mukabelede bulunma! Daima senden güzel söz işitsin, güler yüz görsün! Bu suretle sana iyi nazarla baksın." Peygamber Efendimizin bu nasihatlerine ne kadar çok ihtiyacımız var. Öyle değil mi? SÖZÜN ÖZÜ 1. Erkekte akıl ve hikmet, kadında sabır ve yumuşaklık, geçinmenin devamını sağlayan başlıca özelliklerdir. 2. Evlilik hayatında eşler arasında hayatı paylaşma noktasında iş bölümü yapılmalı. 3. Eşler problemlerini karşılıklı anlayış ve ilgiyle çözmeli, meseleleri büyütüp içinden çıkılmaz hale getirmemeli. BİR SORU-BİR CEVAP Yatarak Kur’an dinlemekte bir mahzur var mı? Soru: "Ailece Kur’an okumayı ve dinlemeyi çok seviyoruz. Çoğu zaman evimizde Kur’an CD’si çalıyor. Ev hali bazen dikkat etmediğimiz oluyor ve Kur’an okunurken uzandığımız da oluyor. Bunda dini açıdan bir mahzur var mı?" Serkan Çam Rabbimiz, bir âyet-i kerimede şöyle buyuruyor: "Onlar ki Allah’ı gâh ayakta divan durarak, gâh oturarak, gâh yanları üzere zikreder, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında düşünürler ve ’Ey büyük Rabbimiz! Sen bunları gayesiz, boşuna yaratmadın. Seni bu gibi noksanlardan tenzih ederiz. Sen bizi o ateş azabından koru!’ derler." (Âl-i İmran, 3/191) Görüldüğü gibi bu ayette, ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anmak tavsiye edilmekte ve böyle yapanlar övülmektedir. Kur’an okumak en büyük zikir olduğuna göre normal şartlar altında yatarken Kur’an okuma ve dinlemede sakınca olmaması gerekir. Ancak insanın bu hareketiyle Allah’ın Yüce Kelam’ına karşı herhangi bir saygısızlık kastı olmamalıdır. Eğer bir insan bunu saygısızlık olarak kabul ediyorsa o böyle yapamaz. Mahzur yok ama... Başka bir insan hep kulağında Allah’ın kelamı olsun istiyorsa o normal olarak ayaktayken, otururken ve uzanırken de Kur’an dinleyebilir. Ama Kur’an’a karşı hassas davranan bir Müslüman’ın edebi, onu böyle bir davranışta bulunmaktan menedebilir. Böyle bir insan, Kur’an okuyacağı zaman abdest alıp kıbleye doğru oturarak derin bir saygıyla okuduğu gibi dinlerken de aynı saygı ve hürmeti takınabilir. Netice itibariyle yatarak Kur’an dinlemekte bir mahzur olmasa da bunu kendisi için mahzurlu görenler, dinlememelidirler. TEFEKKÜR ATLASI Allah kuluna haksızlık yapar mı? Bazı insanlar zengin, güzel, sağlıklı doğarlar; bazıları da fakir, çirkin ve sakat. Bunlar kaderin tercihi olan hususlardır. Bu farklılıkları zulüm olarak nitelendirerek -hâşâ- Allah’ın haksızlık yaptığına inanmak doğru değildir. Çünkü zulüm bir hakkın çiğnenmesidir. Kulun Allah’tan hiçbir alacağı ve hak etmesi yoktur. O, ne vermiş ise, lütfundandır. Bize düşen, verilmeyen nimetleri düşünüp isyana yeltenmek değil, verilenleri hatırlayıp şükretmektir. Eksiklikler, kulun denenmesi içindir. Dünyayı bir sınav salonuna benzetirsek, hoşa gitmeyen durumlar birer imtihan sorusudur. Kul isyan mı edecek, yoksa verilen nimetlere şükürle, yoksun kaldıklarına sabırla mı karşılık verecek? Şunu da düşün ki, hoşuna gitmeyen haller senin itirazınla yok olacak değiller. Bu türlü isyanınla yok olacak olan, senin imtihanındır, sonsuz saadet kapısını açacak olan anahtarın. Bu dünyaya isteyerek gelmedin, isteyerek de gitmeyeceksin. Getiren, götürüyor. Gitmek istemeyince kalacak değilsin. Şu halde yaratanın irade ve kararına razı ol, iman et ve rahatla. ÖRNEK HAYATLAR Devlet malına el uzatanın Allah er geç cezasını verir! Tarih 29 Mayıs 1453, günlerden salı. Bu tarih, 21 yaşındaki bir yiğidin, tarihin akışını değiştirdiği; Osmanlı toprakları içerisinde kalmış, bir fesat yuvası olmaya devam eden Bizans’ı ortadan kaldırıp, dünyanın incisi ve şahdamarını milletine hediye ettiği gündür. Tarihin akışını değiştiren bu kutlu fetih esnasında harp ganimeti olarak ele geçen milyarlarca lira değerinde mücevherat bir çadırda toplanmış, çadırın kapısına da bir muhafız asker konulmuştur. Vakit gece yarılarına doğru bir yeniçeri gelir ve nöbetçi askere şu teklifte bulunur: - Sayısı belli olmayan mücevherlerden bir miktar alıp, şu tarlaya gömelim. Sonra gelir, alırız. Bu bizim gaza hakkımızdır. Ben, Allah’tan korkarım! Mayasında zerre miktarı katkı olmayan ve İslâm’ın kalıbında şekillenmiş olan nöbetçi, bu çirkin teklif karşısında vurulmuşa dönmüştür. Celâllenerek yeniçeriye şu cevabı verir: - Devlet malına el uzatanın Allah er, geç belâsını verir. Ben Allah’tan korkarım, emanete ihanet edemem... İşte Allah Resûlü’nün methine mazhar olmuş bir kumandan ve devlet başkanı ve onun kahraman ve katıksız aynı methe mazhar olmuş askeri. Aziz milletimiz, sinesinden çıkardığı böyle kumandanlar ve devlet adamları sayesindedir ki, üç kıtada bayrağını dalgalandırmış, her gittiği yere ilim ve irfanın, ahlâk ve faziletin âbidelerini yükseltmiş, asırlar boyu bütün cihana nizam vermiştir. ALİ DEMİREL / BUGÜN GAZETESİ
Doğuşun sırrı budur, hayat denen iz şudur
Doğrusu var, mutlaktır, tersi var iç, iç kudur Tercih hakkın var senin, ak ve karadır tenin Ortada gerçekle var, içtiğin zemzem sudur. Allah (cc) yaratmış, insana akıl vermiş Bir de şeytan yaratmış, onu da her an yermiş Allah ’a giden her yol, engeller ile dolu Bunu aşacak sensin, aşan murada ermiş. Hz. Muhammed (SAV) kul, nuru var Allah nuru Hz. Fatma-Ali, nuru Peygamber(SAV) nuru Hasan-Hüseyin torun; Yezid’dir asıl sorun Dünya iktidarı boş, tek hedef Allah nuru. (SAV) Peygamber tertemizdir, tanımayan kafirdir Kabul eden Müslüman, etmeyen kul kafirdir Ehl-i Beyt tertemizdir, Allah böyle yaratmış Din iman Ehl*i Beyt’tir; tanımayan kafirdir. |
HZ. ALİ İÇİN NAZİL OLMUŞ BAZI AYETLER
Kaynak:Kur'an-ı Kerim/Bakara Sûresi/Sayfa:7/Cüz:1/39. Ayet: İnkâr edenler ve âyetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte bunlar cehennemliktir. Onlar orada ebedî kalacaklardır. ﴾39﴿وَالَّذ۪ينَ كَفَرُوا وَكَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ۟ ﴿٣٩﴾
Kaynak: Kur'an-ı Kerim/En'âm Sûresi/Sayfa:149/Cüz:8/Ayet:156-157: Kitap, yalnız bizden önceki iki topluluğa (yahudilere ve hıristiyanlara) indirildi. Biz onların okumalarından habersiz idik" demeyesiniz, yahut, "Eğer bize kitap indirilseydi biz onlardan daha çok doğru yolda olurduk" demeyesiniz, diye bu Kur'an'ı indirdik. İşte size Rabbinizden açıkça bir delil, bir hidayet ve bir rahmet geldi. Artık Allah'ın âyetlerini yalanlayan ve (insanları) onlardan çeviren kimseden daha zalim kimdir!? İnsanları âyetlerimizden alıkoymaya kalkışanları, yapmakta oldukları engellemeden dolayı azabın en kötüsü ile cezalandıracağız. ﴾156-157﴿
اَوْ تَقُولُوا لَوْ اَنَّٓا اُنْزِلَ عَلَيْنَا الْكِتَابُ لَكُنَّٓا اَهْدٰى مِنْهُمْۚ فَقَدْ جَٓاءَكُمْ بَيِّنَةٌ مِنْ رَبِّكُمْ وَهُدًى وَرَحْمَةٌۚ فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنْ كَذَّبَ بِاٰيَاتِ اللّٰهِ وَصَدَفَ عَنْهَاۜ سَنَجْزِي الَّذ۪ينَ يَصْدِفُونَ عَنْ اٰيَاتِنَا سُٓوءَ الْعَذَابِ بِمَا كَانُوا يَصْدِفُونَ ﴿١٥٧﴾
Kaynak: Kur’an-ı Kerim/Mâide Sûresi/Sayfa:119/Cüz:6/67. Ayet (Tebliğ Ayeti):
Ey Peygamber! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Şüphesiz Allah, kafirler topluluğunu hidayete erdirmeyecektir. ﴾67﴿ يَٓا اَيُّهَا الرَّسُولُ بَلِّـغْ مَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ مِنْ رَبِّكَۜ وَاِنْ لَمْ تَفْعَلْ فَمَا بَلَّغْتَ رِسَالَتَهُۜ وَاللّٰهُ يَعْصِمُكَ مِنَ النَّاسِۜ اِنَّ اللّٰهَ لَا يَهْدِي الْقَوْمَ الْكَافِر۪ينَ ﴿٦٧﴾
Kaynak: Kur’an-ı Kerim/Mâide Sûresi/Sayfa:107/Cüz:6/3. Ayet (İkmal Ayeti):
Ölmüş hayvan, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına boğazlanan, (henüz canı çıkmamış iken) kestikleriniz hariç; boğulmuş, darbe sonucu ölmüş, yüksekten düşerek ölmüş, boynuzlanarak ölmüş ve yırtıcı hayvan tarafından parçalanmış hayvanlar ile dikili taşlar üzerinde boğazlanan hayvanlar, bir de fal oklarıyla kısmet aramanız size haram kılındı. İşte bütün bunlar fısk (Allah'a itaatten kopmak)tır. Bugün kafirler dininizden (onu yok etmekten) ümitlerini kestiler. Artık onlardan korkmayın, benden korkun. Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm'ı seçtim. Kim şiddetli açlık durumunda zorda kalır, günaha meyletmeksizin (haram etlerden) yerse şüphesiz ki Allah çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir. ﴾3﴿حُرِّمَتْ عَلَيْكُمُ الْمَيْتَةُ وَالدَّمُ وَلَحْمُ الْخِنْز۪يرِ وَمَٓا اُهِلَّ لِغَيْرِ اللّٰهِ بِه۪ وَالْمُنْخَنِقَةُ وَالْمَوْقُوذَةُ وَالْمُتَرَدِّيَةُ وَالنَّط۪يحَةُ وَمَٓا اَكَلَ السَّبُعُ اِلَّا مَا ذَكَّيْتُمْ وَمَا ذُبِحَ عَلَى النُّصُبِ وَاَنْ تَسْتَقْسِمُوا بِالْاَزْلَامِۜ ذٰلِكُمْ فِسْقٌۜ اَلْيَوْمَ يَـئِسَ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا مِنْ د۪ينِكُمْ فَلَا تَخْشَوْهُمْ وَاخْشَوْنِۜ اَلْيَوْمَ اَكْمَلْتُ لَكُمْ د۪ينَكُمْ وَاَتْمَمْتُ عَلَيْكُمْ نِعْمَت۪ي وَرَض۪يتُ لَكُمُ الْاِسْلَامَ د۪يناًۜ فَمَنِ اضْطُرَّ ف۪ي مَخْمَصَةٍ غَيْرَ مُتَجَانِفٍ لِاِثْمٍۙ فَاِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَح۪يمٌ ﴿٣﴾
Kaynak: Kur’an-ı Kerim/Mâide Sûresi/Sayfa:117/Cüz:6/55. Ayet :
Sizin dostunuz ancak Allah'tır, Resûlüdür ve Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılan, zekâtı veren mü'minlerdir. ﴾55﴿ نَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذ۪ينَ اٰمَنُوا الَّذ۪ينَ يُق۪يمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ ﴿٥٥﴾
KAYNAK: Kur'an-ı Kerim/ A'râf Sûresi /Sayfa:154/Cüz:8/36. Ayet:
Âyetlerimizi yalanlayanlar ve onlara uymayı kibirlerine yediremeyenlere gelince işte onlar cehennemliklerdir. Onlar orada ebedi kalacaklardır. ﴾36﴿وَالَّذ۪ينَ كَذَّبُوا بِاٰيَاتِنَا وَاسْتَكْبَرُوا عَنْهَٓا اُو۬لٰٓئِكَ اَصْحَابُ النَّارِۚ هُمْ ف۪يهَا خَالِدُونَ ﴿٣٦﴾
KAYNAK: Kur'an-ı Kerim/ Bakara Sûresi/Sayfa:32/Cüz: 2/207. Ayet:
İnsanlardan öylesi de vardır ki, Allah'ın rızasını kazanmak için kendini feda eder. Allah kullarına çok şefkatlidir. ﴾207﴿وَمِنَ النَّاسِ مَنْ يَشْر۪ي نَفْسَهُ ابْتِغَٓاءَ مَرْضَاتِ اللّٰهِۜ وَاللّٰهُ رَؤُ۫فٌ بِالْعِبَادِ ﴿٢٠٧﴾
Kaynak:Kur'an-ı Kerim/ Yûnus Sûresi/Sayfa:210/Cüz:11/17. Ayet: Artık, Allah'a karşı yalan uydurandan veya O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kimdir? Şüphe yok ki (böyle) suçlular asla kurtuluşa ermezler. ﴾17﴿فَمَنْ اَظْلَمُ مِمَّنِ افْتَرٰى عَلَى اللّٰهِ كَذِباً اَوْ كَذَّبَ بِاٰيَاتِه۪ۜ اِنَّهُ لَا يُفْلِحُ الْمُجْرِمُونَ ﴿١٧﴾
KAYNAK: KUR'AN-I KERİM/Tevbe Sûresi/Sayfa:196/Cüz 10/61. Ayet: Yine onlardan peygamberi inciten ve "O (her söyleneni dinleyen) bir kulaktır" diyen kimseler de vardır. De ki: "O sizin için bir hayır kulağıdır ki Allah'a inanır, mü'minlere inanır (güvenir). İçinizden inanan kimseler için bir rahmettir. Allah'ın Resûlünü incitenler için ise elem dolu bir azap vardır." ﴾61﴿وَمِنْهُمُ الَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ النَّبِيَّ وَيَقُولُونَ هُوَ اُذُنٌۜ قُلْ اُذُنُ خَيْرٍ لَكُمْ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَيُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِن۪ينَ وَرَحْمَةٌ لِلَّذ۪ينَ اٰمَنُوا مِنْكُمْۜ وَالَّذ۪ينَ يُؤْذُونَ رَسُولَ اللّٰهِ لَهُمْ عَذَابٌ اَل۪يمٌ ﴿٦١﴾
(KERBELA'DA, HZ. MUHAMMED'İN (SAV) CİĞERPARELERİNİ KATLEDENLER VE AYETLERİ GÖRMEZDEN GELENLER CEHENNEMLİKTİR)
Sizin yorumunuz?