GAZİANTEP ÜZERİNE YAZILMIŞ DESTANLAR
GAZİANTEP ÜZERİNE YAZILMIŞ DESTANLAR
… DERLEYEN. AHMET AYAZ GAZİANTEP DESTANI … Kara imiş şu Antebin yazısı, Meleşiyor koyun ile kuzusu. Her köşe başında yiğit ölüsü, Hanı benim mor sümbüllü bağlarım, Antep diye hazın hazin ağlarım. … Kavaklığın şirazesi bozuldu, Humanıza kara yazı yazıldı. Camilere şehit kabri kazıldı, Hanı benim mor sümbüllü bağlarım, Antep diye hazın hazin ağlarım. … Mağaralardan gelir hep ağıt sesi, Telaşa düşürdü, Fransız nası. Koç yiğit yitirmiş ağlar babası, Hanı benim mor sümbüllü bağlarım, Antep diye hazın hazin ağlarım. … Fransızlar dört tarafı tuttular, On beş buçukluyu şehre attılar. Çok evleri birbirine kattılar, Hanı benim mor sümbüllü bağlarım, Antep diye hazın hazin ağlarım. … Askerler hep mahserede kaldılar, Fıstıkları çıtır çıtır kırdılar. Bir hücumda üç yüz şehit verdiler, Hanı benim mor sümbüllü bağlarım, Antep diye hazın hazin ağlarım. … Fransızlar dört taraftan yürüdü, Yağ kalmadı yüreğimde eridi. Çok yiğitler siperlerde çürüdü, Hanı benim mor sümbüllü bağlarım, Antep diye hazın hazin ağlarım. … Ağlaşır analar sızlaşır bacı, Yürekten çıkar mı, böyle bir acı. Cümle Müslümanlar size duacı, Hanı benim mor sümbüllü bağlarım, Antep diye hazın hazin ağlarım. … Doğrusu Antebe çok yazık oldu, Ağlamaktan gözüm kan ile doldu. Gül gibi gelinler sarardı soldu, Hanı benim mor sümbüllü bağlarım, Antep diye hazın hazin ağlarım. … Antebin etrafı dumanlı dağlar, Doktorlar toplanmış yaramı bağlar. Anneler ah çekip, bacılar ağlar, Hanı benim mor sümbüllü bağlarım, Antep diye hazın hazin ağlarım. … Bir mezara dört şehidi koydular, Mecruhlar hep hastaneye doldular. Çok kimseler onu da güç buldular, Hanı benim mor sümbüllü bağlarım, Antep diye hazın hazin ağlarım. … Minareden ezan sesi gelmiyor, Nolup nolmadığın kimse bilmiyor. Gelinler, kızların yüzü gülmüyor, Hanı benim mor sümbüllü bağlarım, Antep diye hazın hazin ağlarım. … Şerif DAİ (Deli Şerif) ŞEHİT KAMİL’E … Annesinin elinden tutarak yürüyordu, Düşman askerlerini gezerek görüyordu. … Diyordu anacığım evimize varalım, Diz çöküp ağlayarak Allah’a yalvarayım. … Duamızı duyarak yüzümüzü güldürsün, Kahretsin zalimleri, düşmanları öldürsün. … Güzel vatanımızı yeniden bize versin, Mehmetçiğin süngüsü onları yere sersin. … Sözünü bitirmeden bir devriye görüldü, Yabancı erkek için kadın biraz büründü. … Dedi, Kamil evladım biraz yaklaş yanıma, Adamın bakışları dokunuyor kanıma. … Artık hiç vakit yoktu, birazcık durmak için, Kısa yol bulmalıydı evine varmak için. … Hey hat ki, birdenbire bir süngü parlamıştı, O köpek soylu düşman, kadına hırlamıştı. … Her halinden belliydi, yüzünü aç diyordu, Vahşi bir ihtirasla, sevinip gülüyordu. … Küçük Kâmil ağlayıp bir ah etti derinden, Bir taş kucaklayarak, fırlatmıştı yerinden. … O küçük pençesiyle yerden aldığı taşı, Bu namus hırsızının kırılsın diye başı. … Bütün iman gücüyle ileriye atmıştı, Fakat düşman süngüsü sağ yanına batmıştı. … Kanları fışkırarak düştü, upuzun yere, Anasının feryadından dile geldi, dağ dere. … İşte o gün Antebin ayranı kabarmıştı, Ve cefa çemberini, kanıyla koparmıştı. … Bu millet asırlardır namusunu koruyor, Tarihten daha eski, ve daha dik duruyor. … Ahmet İhsan GENÇ DEDEMİN ANISINA ... Yıl l9l8 Oğuzeli Büyük Kızılhisardı. Düşman baş kaldırmış, Ölmek var, öldürmek vardı. İnsanlarımıza Antep dardı. ... Ülke kuşatılmış, Kıyametler kopuyor. Yaşamak çekilmez bir dert. Dedem Çarko Ahmet, Arkasına bakmadan, Savaşa yürümüş. Namus uğruna, Ve yönü kıbleye, Yemende şehit düşmüş. ... Elinde tüfek, Baş ucunda Keklikçi Ayvaz. Adı adsız şehitlere karışmış. Ölümden arta kalan, İsmail Düver’in babası, İsmail Düver Dede, Böyle anlatırdı. ... Ne adı var, ne resmi. Tınazderede bir tepe, Çarko’nun Tepesi diye, Söylene durur. Dedemin anısına.. ... Ahmet AYAZ KARAYILAN TÜRKÜSÜ Karayılan der ki harbe oturak, Kilis yollarından kelle getirek, Fıransız adını bütün batırak, Vurun Antepli’ler namus günüdür!!! Vurun çetelerim namus günüdür!!! ... Atına binmiş de elinde dizgin, Girdiği cephede hiç olmaz bozgun, Çeteler içinde Yılanım azgın, Vurun Antepliler namus günüdür!!! Vurun çetelerim namus günüdür!!! ... Sürerim sürerim, gitmez Kadana, Fransız kurşunu değmez adama. Kara haber verin garip anama... Vurun Antepli’ler namus günüdür!!! Vurun çetelerim namus günüdür!!! ... Kılıç Ali der ki, gelsin göreyim. Bu yiğit nasılmış, ben de bileyim. Üç kızım vardır, birini vereyim... Vurun Antepli’ler namus günüdür!!! Vurun çetelerim namus günüdür!!! ... Anama söyleyin, damda yatmasın. Çuha Şalvarıma Uğçur dakmasın, Oğlum gelir diye yola bakmasın; Vurun Antepli’ler namus günüdür!!! Vurun çetelerim namus günüdür!!! ... Mulla’nın Ğurcunda bir top alaca, Getirdiler Cami’ye kanlı Salaca. Kimim kimsem yok ki, salam ilaca Vurun Antepli’ler namus günüdür!!! Vurun çetelerim namus günüdür!!! ... Karayılan oturmuş yazı yazıyor, Kara Sılo Çeteleri diziyor. Haveydili Kolordular bozuyor. Vurun Antepli’ler namus günüdür!!! Vurun çetelerim namus günüdür!!! ... Derleyen: Mehmet Demir ATMALI —ŞAHİNBEY TÜRKÜSÜ Antep’in Harbine on bir ay oldu. Kurudu kanımız, benizler soldu. Analar, Bacılar saçını yoldu… Uyan Şahin uyan, gör neler oldu. Sevgili Antebe Frans...ız doldu. ... Şahin’i sorarsan, otuz yaşında. Süngüyle vuruldu, Köprübaşında, Çeteler oturmuş, ağlar başında… Uyan Şahin uyan, gör neler oldu. Sevgili Antebe Fransız doldu. ... Uyan Şahin uyan, uyanmaz mısın? Diz çöküp düşmana dayanmaz mısın? Al kızıl kanlara boyanmaz mısın? Uyan Şahin uyan, gör neler oldu? Sevgili Antebe Fransız doldu… ... Şahinbey vuruldu, yollar açıldı. Antebin üstüne matem saçıldı. Birçok Minareler topla biçildi. Uyan Şahin uyan, gör neler oldu? Sevgili Antebe Fransız doldu… ... Kimi yaralanmış, kanlar saçıyor. Kimi süngülere bağrın açıyor. Kimi yavrusunu almış kaçıyor. Uyan Şahin uyan, gör neler oldu? Sevgili Antebe Fransız doldu… ... Derleyen: Mehmet Demir ATMALI YIL 1918 ve 1919 KARAYILAN HİKÂYESİ ... Ateşi ve ihaneti gördük ve yanan gözlerimizle durduk bu dünyanın üzerinde. İstanbul 918 Teşrinlerinde, İzmir 919 Mayısında ve Manisa, Menemen, Aydın, Akhisar : Mayıs ortalarından Haziran ortalarına kadar yani tütün kırma mevsimi, yani, arpalar biçilip buğdaya başlanırken yuvarlandılar... Adana, Antep, Urfa, Maraş : düşmüş dövüşüyordu... Ateşi ve ihaneti gördük. Ve kanlı bankerler pazarında memleketi Alaman’a satanlar, yan gelip ölülerin üzerinde yatanlar düştüler can kaygusuna ve kurtarmak için başlarını halkın gazabından karanlığa karışarak basıp gittiler. Yaralıydı, yorgundu, fakirdi millet, en azılı düvellerle dövüşüyordu fakat, dövüşüyordu, köle olmamak için iki kat, iki kat soyulmamak için. Ateşi ve ihaneti gördük. Murat nehri, Canik dağları ve Fırat, Yeşilırmak, Kızılırmak, Gültepe, Tilbeşar Ovası, gördü uzun dişli İngiliz’i. Ve Aksu’yla Köpsu, Karagöl’le Söğüt Gölü ve gümüş basamaklı türbesinde yatan büyük, âşık ölü, şapkası horoz tüylü İtalyan’ı gördü. Ve Çukurova, kıyasıya düzlük, uçurumlar, yamaçlar, dağlar kıyasıya ve Seyhan ve Ceyhan ve kara gözlü Yürük kızı, gördü mavi üniformalı Fransız’ı. Ve devam ettik ateşi ve ihaneti görmekte. Eşraf ve âyân ve mütehayyizânın çoğu ve ağalar : Bağdasar Ağa’dan Kellesi Büyük Mehmet Ağa’ya kadar, düşmanla birlik oldular. Ve inekleri, koyunları, keçileri sürüp, götürüp, gelinlerin ırzına geçip, çocukları öldürüp ve istiklâli yakıp yıktıkça düşman, dağa çıktı mavzerini, nacağını, çiftesini kapan ve çığ gibi çoğaldı çeteler ve köylülerden paşalar görüldü, kara donlu köylülerden. Ve bizim tarafa geçenler oldu Tunuslu ve Hindli kölelerden. Ve Türkistanlı Hacı Ahmet, kısık gözleri, seyrek sakalı, hafif makinalı tüfeğiyle dağlarda bir başına dolaştı. Ve sabahleyin ve öğle sıcağında ve akşamüstü ve ayışığında ve yıldız alacasında geceleyin, ne zaman sıkışsa bizimkiler, peyda oluverdi, yerden biter gibi o ve ateş etti ve düşmanı dağıttı ve kayboldu dağlarda yine. Ateşi ve ihaneti gördük. Dayandık, dayandık her yanda, dayandık İzmir’de, Aydın’da, Adana’da dayandık, dayandık, Urfa’da, Maraş’ta, Antep’te. Antepliler silâhşor olur, uçan turnayı gözünden kaçan tavşanı ard ayağından vururlar ve arap kısrağının üstünde taze yeşil selvi gibi ince uzun dururlar. Antep sıcak, Antep çetin yerdir. Antepliler silâhşor olur. Antepliler yiğit kişilerdir. Karayılan Karayılan olmazdan önce Antep köylüklerinde ırgattı. Belki rahatsızdı, belki rahattı, bunu düşünmeğe vakit bırakmıyordular, yaşıyordu bir tarla sıçanı gibi ve korkaktı bir tarla sıçanı kadar. Yiğitlik atla, silâhla, toprakla olur, onun atı, silâhı, toprağı yoktu. Boynu yine böyle çöp gibi ince ve böyle kocaman kafalıydı Karayılan Karayılan olmazdan önce. Düşman Antep’e girince Antepliler onu korkusunu saklayan bir fıstık ağacından alıp indirdiler. Altına bir at çekip eline bir mavzer verdiler. Antep çetin yerdir. Kırmızı kayalarda yeşil kertenkeleler. Sıcak bulutlar dolaşır havada ileri geri... Düşman tutmuştu tepeleri, düşmanın topu vardı. Antepliler düz ovada sıkışmışlardı. Düşman şarapnel döküyordu, toprağı kökünden söküyordu. Düşman tutmuştu tepeleri. Akan : Antep’in kanıydı. Düz ovada bir gül fidanıydı Karayılan’ın Karayılan olmazdan önceki siperi. Bu fidan öyle küçük, korkusu ve kafası öyle büyüktü ki onun, namlıya tek fişek sürmeden yatıyordu yüzükoyun. Antep sıcak, Antep çetin yerdir. Antepliler silâhşor olur. Antepliler yiğit kişilerdir. Fakat düşmanın topu vardı. Ve ne çare, kader, düz ovayı Antepliler düşmana bırakacaklardı. «Karayılan» olmazdan önce umurunda değildi Karayılan’ın kıyamete dek düşmana verseler Antep’i. Çünkü onu düşünmeğe alıştırmadılar. Yaşadı toprakta bir tarla sıçanı gibi, korkaktı da bir tarla sıçanı kadar. Siperi bir gül fidanıydı onun, gül fidanı dibinde yatıyordu ki yüzükoyun ak bir taşın ardından kara bir yılan çıkardı kafasını. Derisi ışıl ışıl, gözleri ateşten al, dili çataldı. Birden bir kurşun gelip kafasını aldı. Hayvan devrildi kaldı. Karayılan Karayılan olmazdan önce kara yılanın encâmını görünce haykırdı avaz avaz ömrünün ilk düşüncesini . «İbret al, deli gönlüm, demir sandıkta saklansan bulur seni, ak taş ardında kara yılanı bulan ölüm.» Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp bir tarla sıçanı kadar korkak olan, fırlayıp atlayınca ileri bir dehşet aldı Anteplileri, seğirttiler peşince. Düşmanı tepelerde yediler. Ve bir tarla sıçanı gibi yaşayıp bir tarla sıçanı kadar korkak olana : KARAYILAN dediler. «Karayılan der ki : Harbe oturak, Kilis yollarından kelle getirek, nerde düşman varsa orda bitirek, vurun ha yiğitler namus günüdür...» Ve biz de bunu böylece duyduk ve çetesinin başında yıllarca nâmı yürüyen Karayılan’ı ve Anteplileri ve Antep’i aynen duyup işittiğimiz gibi destânımızın birinci bâbına koyduk. Nazım Hikmet RAN ANEPLİ ŞAHİN Ben Antepliyim, Şahin’im ağam. Mavzer omuzuma yük. Ben yumruklarımla dövüşeceğim. Yumruklarım memleket kadar büyük. ... Hey, hey! Yine de hey hey! Kaytan bıyıklarım, delişmen çağım Düşman kurşunlarına inat köprü başında Memleket türküleri çağıracağım. ... Bu dağlarda biz yaşarız, bu dağlar bizim dağımız. Namusumuz temiz, bayrağımız hür Analarımız, karımız, kızımız, kısrağımız Burda erkekçe döğüşür ... Bir bayrak dalgalanır Antep kalesi üstünde Alı kanımdaki al, akı alnımdaki ak Bayraklar içinde en güzel bayrak Düşüncem senden yanadır ... Hep senden yanadır çektiğim kahır Bu senın ülkende, senin gölgende Düşmesin kara kalpaklar, kirlenmesın duvaklar Korkum yok ölümden kâfirden yana Alacaksa alsın beni şafaklar. ... Hey, hey! Yine de ey hey! Al bayraklar altında kara bir kartal gibi Yaşamak ne güzel şey. ... Bir sır var bu mavzerde, attığım gitmez boşa Çıkmış bir eski savaştan Türk ün bir karış toprak parçası için Destanlar yazacağız yeni baştan. ... Yıktım toprağın üstüne bir sarı kurşunla birini Çıktı karşıma biri, Çıktıkça çektim tetiği bismillâhlarla beraber Vurdum alnından kâfiri. ... Bu kaçıncı kurşundur, bu kaçıncı bismillâh Bu kaçıncı ölüdür? Bir türkü söylenir siperlerde her sabah Vurun Antepliler namus günüdür! ... Ben Antepliyim Şahin’im ağam Mavzer omuzuma yük Ben yumruklarımla dövüşeceğim Yumruklarım memleket kadar büyük ... Yavuz Bülent BAKİLER GAZİANTEP DESTANI Çok eski çağlardan kalan bir kale, Ünlüler içinde birdir bu şehir. İslam ülkesinde yanan meşale, Ebedi sönmeyen nurdur bu şehir. … Sanayide, dokumada, kilimde, Çalışmada, beceride, bilimde. Geri kalmaz irfan ile ilimde, Gönüllerde saklı sırdır bu şehir. … Sokaklarda şehitlerin izi var, Her babadan öksüz kalan kuzu var. Bayrak tutan oğlu var, kızı var. Şehirler içinde pirdir bu şehir. … Bir çiçektir Ayşeleri, Nigarı, Sevgi kokar, hasret kokar baharı. Şehitlerin, gazilerin diyarı, Ayaz’ına bir gururdur bu şehir. … Ahmet AYAZ/ Doğduğum Gündenberi |
GAZİANTEP DESTANI
Gaziantep benim evim, ocağım
Ömür kervanımın geçtiği ildir
Bütün cihan duydu onun ününü
Düşmanın kör-pişman kaçtığı ildir
Paylaşıldı yurdun toprağı, taşı
Sardı memleketi işgal ataşı
Yoklukla, açlıkla yaptık savaşı
Yokluğun yaralar açtığı ildir
Önce İngiliz’di, sonra Fransız
Yaktılar, yıktılar, bunlar vicdansız
Kanımızı döktü bu iki kansız
Şehitlerin şerbet içtiği ildir
Özgürlük sembolü, al-beyaz bayrak
Gülümser bizlere dalgalanarak
Hain barındırmaz bu kutsal toprak
Ermeni'nin kaçıp, göçtüğü ildir
İşgalciler gülle attı, top attı
Ufkumuzu, dünyamızı kararttı
Bağrımıza süngü battı, ok battı
Silahların ölüm saçtığı ildir
“Şahinbey” en önde düşmana karşı
Direniş başladı, salladık arşı
On bir ay vuruştu, köy, şehir, çarşı
İstiklal yemini içtiği ildir
Genç-ihtiyar, çoluk-çocuk birlikte
Eşimiz yok bizim cengâverlikte
Görenler bizleri sandı şenlikte
“Şahin”in süzülüp uçtuğu ildir
“Karayılan” korku bilmez dik durur
Boş geçmez attığı hedefi vurur
Düşman baş edemez, çatlar, kudurur
Mermilerin hedef seçtiği ildir
Antep'te isimsiz binlerce yiğit
Ya gazi olurum veyahut şehit
Ecelle yaptılar böyle bir ahit
Canların canından geçtiği ildir
Her Antepli harpte yaman bir çete
O Antep ki! bedel iki devlete
İngiliz, Fransız denen illete
Onulmaz yaralar açtığı ildir
Ölmekten ağırdır bize yenilgi
Son nefese kadar sürdürdük cengi
O Antep ki var mı dünyada dengi?
Gök kubbenin çöküp, göçtüğü ildir
Bu topraklar mert olana yurt olur
Yiğitlerim kartal olur, kurt olur
An gelir ki, kefen giymek şart olur
Azrail'in kefen biçtiği ildir
Gazilik unvanı; Antep’in tacı
Acı tattırana, tattırdık acı
Hilal, yerden yere sürüdü Haç’ı
Haçlı'yı savurup saçtığı ildir
Gaziantep, kale gibi durursun
Milletime sen en büyük gurursun
Abdulhadi dilden dile duyursun
Dillerin lâl olup, sürçtüğü ildir
BİR DESTANDIR GAZİANTEP
Bir destandır Gaziantep Bir destan
Bir destan ki kanla yazıldı, oğul
Yokluk, kıtlık, açlık, millet perişan
Millet ezim ezim ezildi oğul
Antepli, çileyi sineye çekti
Sabır tarlasına tahammül ekti
Ya öldürmek ya da ölmek gerekti
Adım başı mezar kazıldı oğul
Yurt, yuva korunur, koruması farz
Namus korunamaz, korunmazsa arz
Hem dinin hem örfün gereği bu tarz
Savaş haritamız çizildi oğul
Yeri geldiğinde ölmeyi bilmek
Öldükten sonra da geri dirilmek
Asıl hedefimiz, ahrette gülmek
Şehitler yan yana dizildi oğul
Haklı olan eğmez, haksızlığa baş
Korkutamaz onu, en şedid savaş
Müslüman ölümden korkmaz arkadaş
Korkunun derisi yüzüldü oğul
Antepli dedi ki, savaşmak şarttır
Her çete bahadır, her çete merttir.
Türkoğluyuz bizim sillemiz serttir
Yaptıkları hesap bozuldu oğul.
SAYGILAR SAYIN AYAZ.