Narlık
.
yağmur yarasını kavlıyor caddelerin toprağını yitirmiş aşk merdivenleri camgüzelini seyir ve tanrısız kuşların gagalarını kanamış dudaklarla öptüğümüz çok olmuş ikimiz evden çıkalım çıksın içinden kanepeler servis sehpaları köşe yastıkları oturma odalarının takvim duvardan sayfalar gün bildirmekten sıfırlar değer olmaktan sıkılsın biz şehirden gidelim duraklar insan beklemekten çıksın akşam ışıklarıyla su birikintileri cilveleşmekten koşar adım herkes kaygılı yorgunluklardan ve her çareye yetişilemeyecek olmasından hayatın bir şeyleri iyiden iyiye ölçmeye gitsin darlığından geçelim duvarların endişesinden yetim yurtlarının yansın içimiz dibe vursun hiç kimsesizlik yüzümüze yüzümüz gibi karası çöken mülkiyeti banka cüzdanlarımızın önce evlerden çıkalım arkadaş şehirden kasabadan ve içlerinden köylerin eşyasından mağazaların vitrin camlarının ışıltısından hangi sapağı dönsek birbirimize karışacağımız bizi boğan denize girelim birdenbire gülüşerek yıkandığımız kalabalık kentler boşalsın dargın köyler güneşli yer gök şiir şairler yalnızlıklarını paylaşmış ortada çatırdayan ateş titrerken kuruyaduran ıslaklığımız . |
olmaz mıydı
yanıldığımız yerden dünyayı tersine çevirsek
ne örtünme, ne ısınma, ne kavuşma, ne barışma vs... duyguları olmadan
sadece karışsak birbirimize.
...Wewin sultan, diye boşa demiyoz.