Bir Müteşaire Hicviyyesırra kadem basar, kimbilir niye? sanki âdem, esin ile mırra içer! kaç kerre şiir eser, harran üşür? san ki; ilham emmi, haşır neşir! hayra yora usta; kirve, bücür! sarı lira, öşür olur; serre, yara! sağdıç koşar ille yâre! gayri dili, vira; hadi tut! şiir iner, ayva nara! dize, bir ayak; dört parmak, öbek! hâliyle biçâre şiir, arşına güler; ahengi, bir okka; dibi, bayır kantarı kırdığı dakka, tasvir; yüreği, dirhem eğer; içi kevgir! -ruhuna, yirmibir pâre! arz-ı endâm eder haftada bir beş posta da şiir asar çeyize çeşni dolar destiye, ’imge’ diye çöpten adamı çizer deyu resimler; -ha bire, kir! şu beş şiirin dördü; kaydırık kuyduruk! ahçıbaşı! yemeğinden hâllice kavur! ’yavan olur yahninin uzunu’ desen, küser! tadılmamışından ektirip içine tuzunu çeşnicibaşına kuvvet, çala kaşık -yağın hâlisi, turbo kusar! o beş şiirin ilki de, dördüne çeker; -mükerrer işte, sıfır! yahu adı: ’tekerrür’ kalemin soyadı: déjà-vu! yani adam, zamandan ürker! -sarar makaraya, şiiri! -yani kısır! sine ve dili, boş! anca nanay! işini yapana da, sille kalay! timsah ile güler, ağlayana! -yani yapay! usta, deneyde bulur çiroza, kalemi kobay! -kınına hasar, ömür! yanarsan yan, aşkından; -sinirden, yâr ölür! ne kadar büyükse de şânı, arşa; yazdığı şiir evlere, cürmük! dümeni kır acuna; web, kayık! pul ehlinin işte, şu höyük! -sümme, hâşâ! 25 Şiray 2013 şiir: Orhan TİRYAKİOĞLU Ses: Abdürrahim KAHRAMAN -------------------------------------------------------------------------------------------- Sözlükçük (Sözlük anlamı + Şiirde kullanılan anlamları / İmge değeri): Sırra kadem basmak: ortalıktan yok olmak, ortalıkta görünmemek / şiirde; ‘nerede olduğu bilinmemek’, ‘başka yerlere aynı şeyler için kaçmak’ anlamında. Âdem: kişi / şiirde; ‘müteşair’ anlamında. Harran: bir coğrafik ad / şiirde; ‘sıcak ovaları bile dondurur’ anlamında. İlham emmi: esin kaynağı / şiire ‘esinlendirici bir yakını’ anlamında. Kirve: Sünnet sırasında çocuğu tutan kimse / şiirde; ‘ustanın yardımcısı, çırak’ anlamında. Öşür: Arapça’da ‘onda bir’ manasına gelen uşr kelimesinin dilimize geçmiş şeklidir; ‘ziraî mahsullerin zekatı olarak verilen miktardır’ ki bu da; bazı şartlarla mahsulün onda biri (uşr, öşür) olmaktadır. (Prof. Dr. Hayreddin Karaman, 1990 – Agustos, Sayı: 054, Sayfa: 032) / şiirde; ‘para versen okunmaz’, yahut ‘zorla okutulan’ anlamında. Sağdıç: güveyin sağından giden (güveyin sağ kolu), ona rehberlik eden birey / şiirde; ‘her şiire koşan, ayakaltı şiirlerle meşgûl olan kişi’ anlamında. Vira: Denizcilikte maçuna ve başka makinelerin çevrilmesi için verilen komut / şiirde; ‘dili düşmek, dili dolaşmak’ anlamında. Öbek: dörtlük, kıta. Biçâre: çaresiz. Arşın: yaklaşık 68 cm’ye eşit olan uzunluk ölçüsü / şiirde; ‘oldukça uzun şiir’ anlamında. Dirhem: Okkanın dört yüzde birine eşit olan, 3207 gramlık eski bir ağırlık ölçüsü / şiirde; ‘oldukça düşük bir miktar, pek az’ anlamında. Kevgir: Uzun saplı, yayvan, derin kaplardan yiyecekleri süzerek almaya yarayan delikli kepçe / şiirde; ‘duyguları ve derinliği tutamayan, boş’ anlamında. Tasvir: betim. Arz-ı endâm etmek: kendini göstermek, ortalık yerde salınıp boyunu posunu göstermek / şiirde; ‘müteşairliğini yapmak için gözükmek’ anlamında. Çeyiz: evlenen kızın evliliğe maddi katkıları / şiirde; ‘şiir asılan kişisel sayfalar’ anlamında. Desti: toprak kap / şiirde; ‘birbiriyle ilgisi olmayan simgeler, karmakarışık bir kafanın eseri, bütünlükten yoksun şiir üretme yetkinliği’ anlamında. Deyu: Diye, güya, sözde, diyerek, sanki. Çeşnicibaşı: devlet büyüklerinin yemeklerini denetleyen ahçı yardımcısı; sık sık eş değiştiren erkek; Çeşnicilerin başı; Sofracı. Hâlis: Katışık olmayan, katışıksız, saf / şiirde; ‘gerçek şairlik birikimi’ anlamında. Hâllice: durumu benzerlerine göre biraz daha iyi olan / şiirde; ‘bir türlü şiirin ayarını tutturamayan’ anlamında. Turbo: Motordan daha fazla güç ve tork elde etmek için egzoz gazları içindeki atık enerji ile çalışan bir hava pompası / şiirde; ‘mükemmele yakın şiir’ anlamında. Mükerrer: tekrar eden; yinelenen / şiirde; ‘aynı şeyleri yazan’ anlamında. Déjà-vu: Daha önceden görülmüş) yaşanılan bir olayı daha önceden yaşamışlık veya görülen bir yeri daha önceden görmüş olma duygusudur. Ânı daha önceden yaşamışlık hali (Fransızca; déjà (daha önceden) ve voir (görmek)) / şiirde; ‘yeni şiirinin öncekileri andırması’ anlamında. Çiroz: Yumurtasını atarak zayıflamış uskumru balığı, bu balığın kurutulmuşu; çok zayıf (kimse); Betonarmede döşemelerde, perde betonlarında kolonlarda kullanılan uçları ters yönde kıvrılmış ek donatı. ES demiri. Mesafe tutucu / şiirde; ‘şiir yazmada acemi, çırak, çaylak olmak’ anlamında. Kobay: Kobaygillerden, bilimsel araştırmalarda kullanılan bir deney hayvanı / şiirde; ‘şiiri geliştirmeyen, kalemini kurban eden, okurları nefessiz bırakan’ anlamında. Kın: Bıçak, kılıç vb. kesici araçların kabı / şiirde; ‘kalemi tutan, şiiri yazan kendisi, bedeni’ anlamında. Hasar: bir olayın yol açtığı zarar / şiirde; ‘boşa harcanan zaman’ anlamında. Arş: yükseklik, tavan, çadır, çardak, ayağın tümsek yeri ve taht; göklerin ötesinde, gökleri ve dünyaları kapsamına alan kutsal bir kat / şiirde; ‘şiir camiâsı, dünyası’ anlamında. Şân: Ün, san, şöhret. 2. Gösteriş, gösterişlilik. 3. İnsan gırtlağından makamla çıkan ve perde ayrımlarıyla çeşitli duyumlar / şiirde; ‘müteşairliğinin bilinir olması’ anlamında. Cürmük: Çürümeğe yüz tutmuş; ‘cürmü kadar yer yakar’ / şiirde; ‘cürmü-cük, cürmüden bile az anlamında (literatürde kullanılmamaktadır.) Acun: evren / şiirde; ‘şiir paylaşım ortamları’ anlamında. Web: İnternet; sanal dünya. Höyük: çok eski bir yerleşme yerinin zamanla toprakla örtülüp tepe biçimine gelmiş hali / şiirde; ‘şiir paylaşım sitesi’ anlamında. Sümme hâşâ: ‘öyle olmasına ihtimal yok’, ‘öyle değildir” anlamında kullanılan bir söz / şiirde de ‘hiç mümkün mü?’ anlamında. Pul ehli: şiirde; ‘para pul sahibi, parayla top oynayan kimse’ (literatürde kullanılmamaktadır.) |
yorum ayrı bir güzel,
saygımla