(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Eyle şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Eyle şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Şiir zamanında gerçek dost, nezih paylaşım; kimdir, nedir? Şiir sanatıyla ilgisi olmadığını düşündüğümüz bir soru gibi, değil mi? Oysa gerçek, hiç de sanıldığı kadar masum değil, migren! Oysa, sanatın gelişmesi, toplumun ıslahı için gereken tek şey, gerçeği paylaşmak, yalanı kovmaktır köyden. Hele ki, dostlar arasında bunu yapmak elzemdir, kaçınılmazdır. Sanat işinde dosttan gelen yapaylıksa, yadsınır, çürük elmadır, kurt kemiriğidir. Kendini düşünenle, dost arasındaki bir savaştır; özveri ile çıkarcılığın çatışmasıdır. Bunları masaya yatırmak mı? Çok zor; kim inanır ki, kendini birinci tuttuğuna, diğerlerinden? Kimi ikna edebilirsiniz ki, kırık bastonu verdiğine, dostuna? Ne gereği vardı şimdi bunun; buyrun cenaze namazına! Lunaparkta atlı karıncaya binmek yerine, ne işimiz vardı dostun sanat ayininde?
Şiir yazar, okuruz.. Bu, çok basit bir işlemdir elbette; anlar veya yüzeyden kaymağını sıyırıp geçeriz. Başkasının şiiri olunca neler yaparız? Kendimizin her sözünün yorumlanmasını beklerken, onlarınkinden uzak dururuz. Oysa, beğenilme umudunu taşıyan binlerce can, okunmayı, hatta yazdıkları kötüyse, eleştirilmeyi; uyarılmayı / yerilmeyi de bekliyorlar.
Böyle bir işi, kim yapar? Sıradan tanışan insanlar mı, sanal gezintide yüzümüze çarpan parlak bir sayfadan iletişenler mi? Elbette ki, hayır! Bunu, sadece ’dostlar’ yapar.. Dost, zanaati zor olan bir meslektir; insanı çok yıpratır, çünkü, dostunu ayakta tutmak için kendinden çok şey verir; özverili, paylaşımcıdır.
Böyle bir iş, nasıl yapılır? Dostun yüreğine indirmeden, onu doğruya, güzele sevkeden sözler nelerdir, bunun bir sanatı var mıdır, yahut olası değil midir?
Gerçekten de çoğu defa, dostlar arasında yapılan paylaşımlarda cesaret edilemeyen bir doğrultudur, yüreğinde taşıdığını hemen dillendirmek. Hatta beğenmeme / yermeyi içeren böylesinin, hiç de dostça olmadığını; doğrusunu değil, yanlış şeyler söylemenin dosta zarar vereceğini. Oysa böyle yapmakla, dostunu değil; yapay dostluğunu, yani kendini kollamış olurdu yorumcu dost.
Çoğu kez belirttiğim eleştirel yaklaşımlarımda, bazen kızarlar bana, bazen de sonradan anlarlar bir dosttan geldiğini tüm iğnelerin, çuvaldızı da kendime batırdığımı önceden. Oysa, ikili yahut kişisel çıkarların önde olacağını sananlara, önyargılı / kendi yaklaşımlarını başkasına yamayanlara bunu anlatmak çok zordur, çünkü böyle düşünenler kelaynaktır, endemik türdür!
Öte yandan, yine de daha politik, nezih fiillerle gerçeği vermek mümkündür, yalanı değil, doğruyu yumuşatarak vermek; acı olanı alıştıra alıştıra sunmak emek vermiş, alnından ter damlayana. Böylece, diğer işlerde olduğu gibi; bir anda tekil kalıp değeri diğerlerince desteklenmeyen, gerçeğin düzeyini düşüren, emekçiyi hevesinden soğutan bir deyiş yerine, daha farklı, derin şiirlerin de sabırsızlıkla beklendiğini, sonraki tasvirlerin sanat dolu olacağını müjdelediğini, vs. Böylece hem karşı-paylaşım nezaketi, hem de bir sonrakinde kendi şiirinin de gerçek dostlarca yorumlanmasına vesile olunurdu.
Kışkırtıyorum, ortalığı karıştırıyorum, dahası bulandırıyorum; bir çıkar sağlamak amacıyla başkalarını suç işlemeye sevk edip, onları ele veren kişi / ajan provakör müyüm, ne’yim? Bilmiyorum!
Oysa, sanatın gelişmesi, toplumun ıslahı için gereken tek şey, gerçeği paylaşmak, yalanı kovmaktır köyden. Hele ki, dostlar arasında bunu yapmak elzemdir, kaçınılmazdır. Sanat işinde dosttan gelen yapaylıksa, yadsınır, çürük elmadır, kurt kemiriğidir. Kendini düşünenle, dost arasındaki bir savaştır; özveri ile çıkarcılığın çatışmasıdır.
Bunları masaya yatırmak mı? Çok zor; kim inanır ki, kendini birinci tuttuğuna, diğerlerinden? Kimi ikna edebilirsiniz ki, kırık bastonu verdiğine, dostuna?
Ne gereği vardı şimdi bunun; buyrun cenaze namazına! Lunaparkta atlı karıncaya binmek yerine, ne işimiz vardı dostun sanat ayininde?
Şiir yazar, okuruz.. Bu, çok basit bir işlemdir elbette; anlar veya yüzeyden kaymağını sıyırıp geçeriz. Başkasının şiiri olunca neler yaparız? Kendimizin her sözünün yorumlanmasını beklerken, onlarınkinden uzak dururuz. Oysa, beğenilme umudunu taşıyan binlerce can, okunmayı, hatta yazdıkları kötüyse, eleştirilmeyi; uyarılmayı / yerilmeyi de bekliyorlar.
Böyle bir işi, kim yapar? Sıradan tanışan insanlar mı, sanal gezintide yüzümüze çarpan parlak bir sayfadan iletişenler mi? Elbette ki, hayır! Bunu, sadece ’dostlar’ yapar.. Dost, zanaati zor olan bir meslektir; insanı çok yıpratır, çünkü, dostunu ayakta tutmak için kendinden çok şey verir; özverili, paylaşımcıdır.
Böyle bir iş, nasıl yapılır? Dostun yüreğine indirmeden, onu doğruya, güzele sevkeden sözler nelerdir, bunun bir sanatı var mıdır, yahut olası değil midir?
Gerçekten de çoğu defa, dostlar arasında yapılan paylaşımlarda cesaret edilemeyen bir doğrultudur, yüreğinde taşıdığını hemen dillendirmek. Hatta beğenmeme / yermeyi içeren böylesinin, hiç de dostça olmadığını; doğrusunu değil, yanlış şeyler söylemenin dosta zarar vereceğini.
Oysa böyle yapmakla, dostunu değil; yapay dostluğunu, yani kendini kollamış olurdu yorumcu dost.
Çoğu kez belirttiğim eleştirel yaklaşımlarımda, bazen kızarlar bana, bazen de sonradan anlarlar bir dosttan geldiğini tüm iğnelerin, çuvaldızı da kendime batırdığımı önceden. Oysa, ikili yahut kişisel çıkarların önde olacağını sananlara, önyargılı / kendi yaklaşımlarını başkasına yamayanlara bunu anlatmak çok zordur, çünkü böyle düşünenler kelaynaktır, endemik türdür!
Öte yandan, yine de daha politik, nezih fiillerle gerçeği vermek mümkündür, yalanı değil, doğruyu yumuşatarak vermek; acı olanı alıştıra alıştıra sunmak emek vermiş, alnından ter damlayana. Böylece, diğer işlerde olduğu gibi; bir anda tekil kalıp değeri diğerlerince desteklenmeyen, gerçeğin düzeyini düşüren, emekçiyi hevesinden soğutan bir deyiş yerine, daha farklı, derin şiirlerin de sabırsızlıkla beklendiğini, sonraki tasvirlerin sanat dolu olacağını müjdelediğini, vs. Böylece hem karşı-paylaşım nezaketi, hem de bir sonrakinde kendi şiirinin de gerçek dostlarca yorumlanmasına vesile olunurdu.
Kışkırtıyorum, ortalığı karıştırıyorum, dahası bulandırıyorum; bir çıkar sağlamak amacıyla başkalarını suç işlemeye sevk edip, onları ele veren kişi / ajan provakör müyüm, ne’yim? Bilmiyorum!
Daha nezih paylaşımlara..
Selamla..