gökyüzü kadar uza/ksın bana..Şiirin hikayesini görmek için tıklayın zaman kaybı/kan kaybı gibiydi..akıp giden her şey ölüme benziyordu o günlerde..İşte bu yüzden..göz bebeklerimizden akan her bir damla yaştan..sevgileri içiyorduk, sevgililiğimizi..işte böyle mükemmel geliştiriyorduk ki canımızdan su veriyorduk nadide bir çiçek gibi ve işte bu yüzdendi ki acıda asla olmadı ölüme keskin gidişlerde ölümden öte yol olamayan mecburi dönemeçlerde ve derin bir ayrı kalma korkusuydu sadece gelecek bahardan
neyse... (...) ve bilki sevgili; kırılırken yüzündeki gülüşler hatırlamak mümkün değil, buruşuk çarşaflardan, uçları yanmış anıların gün batımlarında askıda kalırken düşleri/düşüşleri ki gökyüzü kadar uza/ksın bana unut şimdi bilirim derindir senin suların kanamalı kelimelerinle pansuman yapıyorsun yüreğine hadi şimdi hemen şimdi bir kelime daha ve boğ beni kır asanı yüreğimde ki içimin çatlaklarından hücrelerime ak/sen yak sen sesin çarparken ıslak avuç içlerim terliyor ve kasıklarımın ağrısı çıkmaz sokak telaşlarında statik ince bir ağrı tenimin/terinde kokusunda/dokusunda ki altyazısız günlerimizin kısa fragmanlarında siyah beyaz sonuçlara gebe kalırken günlerimiz farkındayım anımsatıyorsun bana kendimizden en uzak yeri ki izlerini silerken b-akışlarının saçlarının kırıklarını düzeltirken aynanda eteğini indir diz altlarına sen bir anahtar deliğinden izlerken kendini merdiven boşluklarına gizle düşlerini/düşüşlerini.. (...) |