ALTMIŞ YAŞALTMIŞ YAŞ Altmış yaş; yüzümde derin çizgiler, altmış yaş, üstümde kara bir bulut Altmış yaş; gözümde sönmüş bir ışık, altmış yaş; binlerce körelmiş umut... Tek yönlü bir yola zorunlu giriş, karanlık tünelin gözüken ucu, Altmış yıl yaşanmış güzelliklerin, ödenmesi şart olan birikmiş borcu. Altmış yaş; gelecek beklentisinin, umutların, hırsın tümden bitişi, Hep yeşilliklerde akan bir suyun, bir çöle varışı ve tükenişi... Geçmişin bugünü bölüştüğü yaş, aşkların, şefkate dönüştüğü yaş, Şiir yazmakta da haz duymadığım, beynime kurtların üşüştüğü yaş... Altmış yıl; dopdolu koca bir ömür, yücelere varan ulu bir söğüt... Yazık ki geç kaldım ben anlamakta; altmış yıl; yaşanmış altmış bin öğüt... Her yüzü ’yek’ olan hileli bir zar, kazancı olmayan hain bir kumar... Altmış yaş; durdurup bu pis oyunu, gerçeği yüzümde patlatan şamar... Çığ gibi çöküşü ihtiyarlığın, göz kararmaları, bel bükülüşü, Yıllardan yadigâr bir kaç tel saçın, takvim yapraklarıyla bir dökülüşü... Yolculuk öncesi, savruk bir telâş, yorgun ve hayâlsiz, tükenmiş bir baş... Ardımdan geliyor, bak yavaş yavaş, aç gözlü bir cellat gibi altmış yaş... Ünal Beşkese (1997) |