Sureti buz tutarken suyun/suyum..Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Sol göğsünün altındaki kadife odaların/omzunda yarı açık unutulmuş kapıların kadar gerçek/yüreğimdeki kilitli sandık naftalinlenmiş çehreler kadar gerçek ki inanırken sen bir diğerine görmek isterdim karanlık sayfalardaki hüznünü/yüzünü şşş – sandın öyle değil mi? her zamanki gibi inanıyorsun hayallerine..hadi düşe yaz yine
çiz sınırlarını ve batarken yüreğimizde güneş/bizler kabul edelim en basit yasaları... (...) Buradaydım biliyordun gemisiz marinalar uğurlarken mavinin rengini saklayarak nabzında biliyordun ki derin bir anka uykusu ve bağışlanan ve özlenen kirpiklerinin gözlerinin sözlerimin ardına sakladım zamanı bil/iyordun ve bil ki sevgili; hiç öpmediğim avuç içlerinden belliydi sokağın çıkmazı sessiz çığlıklarımda sesinde kırılırken sözlerim çalarken yüreğimin derinlerinde alto ritimleri kapanırken kapıların önünde dizleri üzerine çökmüş şehirler uğurladım ben cesetlerini gömerek yüreğime sancım acım sustuğun kadardı biliyor/dun ki nefesimi hapis edip ciğerlerimde unut/madım hiçbir şehri limanı seni ve yağarken saçlarına şubat erirken saçlarından bir dem damlaydık biz ki göz bebeklerime düş/üyor harflerinin gölgesi/çalkantılı ve sinerken duvarlarına saçlarının kırıkları biraz mor bulaşmış dudaklarına (emme artık alt dudağını canım acıyor) iklimlerim değişiyor kıştan yaza ki Sureti buz tutarken suyun/suyum öldürme denizimi kırma dalgamı ağıtlar yakmasın kara yosunları zehir sızarken içime... (...) |