Cancağızım...Kış erken geliyor yaprak yaprak dökülüyor saçlarım yokluğunda cancağızım, Bilmediğim sokaklarda buluyorum her saat başlarında kendimi, Kar nedir bilmeyen kentime karlar yağıyor sen gittiğinden beri, İzmir bana susuyor,ben İzmir’e küsüyorum. Ben,bize ağlıyorum.Sen, bizden kaçıp kendine sığınıyorsun... Yokluğun intihar çeşitlerini öğretiyor,varlığının aksine, Sen yoksunluğuna giriyorum,krizlerini yaşıyorum tiril tiril titreyerek cancağızım. Üşürmüş ya insan ayrılıklarda,oysa ben yanıyorum yokluğunda. Öylesi alevlerde de değil, hani cayır cayır derler ya öyle yangınlardayım. Sabahın, akşamın günün ve haftanın hiçbir anlamı kalmıyor. Her kurduğum senli cümlemde anlam düşmeleri yaşanıyor. Senden sonra anlamını yitiriyorum yaşamanın,cancağızım. Hayaller bile yarım kalıyor... Ben gibi,sen gibi sonra biz gibi.. Oysa düzeltilebilecek yanlışlarım vardı, oysa isteseydin affede bilirdin. Yoksa affetmek mi istememiştin. Yoksa benimkisi intiharım değil senin cinayetin miydi ? Sen kıymazdın bana,kıyamazdın. Bırakmazsın bizi değil mi cancağızım ayrılığa... Yokluğunla büyüdüm, yaralar aldım,kandım,kandırıldım. Kül tutmuş,sönüp sönüp tutuşmuş ateşlerde yandım, karalandım,hiç birine aldırmadım.Senin, yokluğuma aldırmadığın kadardım. Bu bana reva mıydı ? Bu bana senin kestiğin, bedelini seninle ödediğim ceza mıydı ? Affedebilecek misin beni ? Hani Cehenneminin ateşiyle temizlendikten sonra diyorum. Yeniden Cennetinde, o Cennet gözlerinde saklayabilecek misin beni ? Umutlarıma doğum yaptırıyorum sancılı ağrılarla,beni yeniden seve bilesin diye... Sev beni olurmu cancağızım. N’olur yeniden sevebilsen beni. N’olur yani tekrar sevseydin beni. Cancağızım... Çağlar Öcal /caglarocal |